Yepyeni bir tecrübe yaşıyorum...
Anne olmak, bebek sahibi olmak, gününü canından can bir varlığın ruh ve fiziksel durumuna göre yaşamak, ihtiyaçlarını onun ihtiyaçlarını karşılamadığın anlarda karşılamak, ki kucakta tutmak da onun için bir ihtiyaç, günü artık gece veya gündüz değil 3 saatlik dilimlere bölünmüş 24 saat olarak yaşamak, doğum anından beri 4 saatten fazla aralıksız uyumamak... Daha onlarca şey sayılabilir ama sanırım ana fikri ifade edebildim... Ama ama lütfen bitirmeme izin verin...
26 günlük bir bebek sahibi, 40'ının çıkmasını beklemeden " yalnız kalacağım " diye tutturmuş dolayısıyla da hastahaneye gitmek dışında sokak yüzü görmemiş, ki hastahane de Yeşilköy'de yani eve arabayla 5 dak. mesafe ve oraya gitmek için tek bir yol var :), asla 2 haftayı aşmadan mutlaka kuaföre giden ama 1 aydır gitmemiş ve bir süre daha da gitmeyecek , ki beni ve aşkım+beni tanıyanlar bilir(zaten bu kadar benzediğimiz için yıldırım aşkına yakalandık ve sağanak yağmur arada sırada dinse de gökyüzü hala sürekli aydınlanıyoooo :) ) bakım, gezip görmek ve sosyal hayat önemlidir bizim için, uzun uzun telefon görüşmeleri yaptığım ve evimizi ziyaret eden dostlar dışında henüz insan yüzü görmemiş ben, yine de söyleyebilirim ki;dünyanın en muhteşem tecrübesini yaşıyorum...
Uykuya daldığında daha da huzurlanan yüzü, uyanırken uzun uzun gerinmesi, babasının ya da benim sesimi duyduğunda ki sessizliği, kafasını sürekli ışığa çevirmesi , acıktığındaki tahammülsüzlüğü ve en önemlisi refleks de olsa anlık gülüşleri tarifsiz bir his yayıyor içime...Bakmaya kıyamamak, gözünden sakınmak gibi deyimler ancak bu durumu tarif etmek için söylenmiş olabilir... Nasıl kıyabilirim ki, baksanıza şu mucizeye...