12 Aralık 2008 Cuma

Canım yavrum...

Tüm annelerin klişesi " Bu kadar çabuk büyüdüğüne inanamıyorum" cümlesi... En azından ben öyle bulurdum bu cümleyi...
" Çocucuğun olunca anlarsın", "onun eline diken batsa senin canın acır"...vs gibi daha da dramatize cümlelerle abartıldığını düşündüğüm klişe haller. Ta ki ben de canımdan, cananımdan bir cana can verene dek...
Canım yavrum;
Aşağıdaki fotoğraflara bakarken gözlerim doldu bu sabah... Cidden ne kadar büyüdün... Az önce uykuya yatırırken seni düşündüm;emzirirken sadece ön koluma sığardın da avucumla seni tamamen kavrayabilirdim, uyuyakalırdın kollarımda... Gazını çıkartmak için dakikalarca masaj yapardım bir yandan volta atarken, ve ağzını silerdim sürekli :) Sanki yürüyeceğin, koşacağın, bu akşam yemekte yaptığın gibi espri yapıp kendi dilinde kahkahalar atacağın, kelimelerle ve kendi dilinde bizimle konuşacağın günlere çooook vardı, ama bir çırpıda geldi o günler. Bir bakacağım şu an bana çok uzak gelen günler de geliverecek, ve ben şu andaki şaşkınlığım, ama mutluluğumlakucaklayacağım seninle o günleri . Ve şükredeceğim sonsuz kere seni bize verene... Tatlı rüyalar yavrum...

Evimizdeyiz...

Evlenmeden önce de Bayram aileyle geçirilirdi ben de. Evlendim , bu sefer Bayramları bölüştük, ama yine aile ile ... Aileler uzakta, bu da bize bol bol yolculuk demek. Sadece geçen sene Naz'ın 2 aylık olduğu Ramazan bayramını İstanbul'da geçirmiştik çekirdek aile olarak ve alışkın olmadığımız içn patlamıştık sıkıntıdan. Dostlar ya tatilde ya da bizim alışkın olduğumuz gibi aile ziyaretindelerdi... Yine geçen sene son dakika değişen bir program nedeniyle çekirdek aile yılbaşı kutlamıştık, kısa süreli yılbaşı yemeğimiz süperdi ama Naz yduktan sonra ben de uyuyakalmıştım...
Diyeceğim o ki ; her şey aileyle , dostlarla güzel... Biz kalabalık seviyoruz , orası kesin... Kızımız da seviyor kalabalıkları, daha bir dilleniyor, şenleniyor... Bu sene iki Bayram da kuzenlerle, aileyle, dolu dolu geçti. Bugün aşkısı çalışacağı için dün öğleden sonra yola çıktık, gece yarısı evdeydik... Naz giderken gündüz yolculuğu yapmasına rağmen çok uysaldı ve favori yemeği köfteyi 1 porsiyon yerinde, İnegöl'de yiyince mışıl mışıl sektirmden öğleden sonra uykusunu uyudu.Oldukça soğuk olduğu için hep evde geçti, kısa süreli bahçe ziyaretleri hariç... Bayramın ilk günü kaşla göz arasında ufak bir kaza geçirdi, sehpanın birini itip üstündeki resim çerçevesinin üstüne düştü. Neyse ki sadece ufak bir sıyrıkla atlattık. Bol bol yemek yedik ve dinlendik. Marina yine bizimleydi, hem Bayram telaşında yardımcı oldu, hem ben dinlendim. Kızım doğumundan sonra görüşemediği kuzen, , amcası ve Yeşim ablası ile tanıştı, çok sevdi... Bir bayram daha böyle geçti...


Yılbaşı için ön planlar yapıldı bile, evi dolduracağız inşallah bu sene. Yenilecek, içilecek, muhabbet edilecek,kahkahalar atılıp, arada hararetli tartışmalar yapılacak ... Çok heyecanlanıyorum şimdiden... Hindi siparişini gecikmeden vermek lazım... Filizcim de geliyor İngiltere'den , belki onlar da gelir ( bu bir davet:))

Bu arada tatile çıkmadan önce bir araya gelen oyun grubu ile ilgili ufak notları vermeden olmaz; Naz ve Mert' bu hafta Rüzgar da katıldı... Mert ufaktan sıkıntılıydı, annesinin kucağında huzur buldu bir ara- haberleşmedik Bayram'da inşallah iyidir- Rüzgar keşifci, Naz ise her zamanki gibi özgürdü :) Naz ve Mert, artık iyice tanıyorlar birbirlerini... Önce sarıldılar ve 2 çadır bir tünelden oluşan devasa oyun çadırında oynadılar beraber uzun sayılabilecek bir süre...Dans ettiler, org çaldılar ama bolca serbest vakit geçirdiler diyebilirim. Sinem'in harika browniesini yediler beraberce masada. Sona doğru Naz kim nerede umursamadan tüm odaları gezdi durdu, boşuna ozgur kız değil :O