29 Aralık 2011 Perşembe

2011-Biz-2012...

Yeni yıla girerken yeni yıl postu yazmak adettendir , ama benimki biraz daha farkındalıklar üzerine olacak sanırım.
Bu yıl zordu diye söylenmek istemiyorum , çünkü şu hayatta şikayet ettiğim her ne varsa, evrene gönderdiğim mesajların etkisiyle olsa gerek geri yansıdı bugüne dek. Bakıcı, iş ve aile en güzel örnekleri.
Kişisel eğitime giden bir arkadaşımın koçunun dediği gibi; “Şikayet ediyorsan hayatından çıkar, çıkaramıyorsan şikayet etme”
Zorluğu bir kenara  bırakırsak yıl boyunca mottom; değişimin aralıksız olduğuydu.
Yeni ev, yeni semt, yeni okul, yeni pozisyon, yeni aile işimiz, yeni dostluklar, yenilenen eski dostluklar, eskiyen zamanını hızlı dolduran yeni dostluklar…

Aklımdaki neyse buraya da o düşüyor;
Dostluklar…

Bu sene bol bol “Yalnızlık Allah’a mahsus” dedik. Hayatımızdaki insanları eledik, haddimize değil belki , ama yine de engel olamadık karne yaptık onlara-kendimize ve ilişkimize.
Aileden çok uzak yaşamanın şartları insanı hassaslaştırıyor dostları konusunda, çünkü o dostlar aileden ileri oluyor.
İnsan olmanın aciziyetiyle beklentilerin ölçüsünde hayalkırıklıkları , bazen de aynı ölçüde sevinçler yaşıyorsun onlarla.
Seni yoranlara eskisi kadar emek veremiyorsun, belki bu kadar çabuk vazgeçmemek lazım ama tahammülsüzlükler ağır basıyor bazen.
Kendi kanına, canına , en değerline bile tahammülsüzleşmişken kendimi yargılayıp infaz etmek istemiyorum, böyle işte, kendi bildiğimi sizden mi saklayayım…
Artan değerler olsun dostlukta istiyorum, paylaştıkça artan. Sadece kötü günümde vah vahlanmak için, başkalarının dedikodusu için, eğlenelim, coşalım için değil ; öyle sıradan bir günde bile yalnız sıkıldım, kahve içelim diye benim camdan duvarlarımı kıracak yüksek desibellikte dostluklar...
Hayat zaten yorucu, biz birbirimizi yormadan, yanyana şarj olarak yürüyelim dostlarla, onlar olsun hayatımızda…

Aile…

Ne çok sorguladım bu kavramı , bir o kadar da kendime kızdım.
Biz bir aile olduktan sonra sanki daha da çok taktım. İstiyorum ki şöyle baldan tatlı olsun ilişkiler herkes için, ama bir de hayat gerçekleri var, hiçbir şey romanlardaki gibi değil. Biraz silkinip uyanmak, bu alanda da beklentilere gem vurmak lazım…
Kendi payıma düşenleri de yapmak gerek , önce Naz sonra bizim için…

İş…

İlk defa bu Salı işe gelmedim ve evdeydim.
Sonuç:
Allah beni işsiz bırakmasın.
Naz okulda, Murat kendi ajandasına göre koşturmacada… Sabah 10:00’da onlara “ gidin artık , beni rahat bırakın “ tadındayken, saat 11:00 itibariyle 2 dizi izlemiş ve “ne kadar sıkıcı” demeye başlamıştım. Spor salonu dibimde, yeni açılan AVYM burnumun ucu, yılbaşı alınacak hediye listesi uzun. Ama ben akşam 5’e dek kanepede…
Plansızlık, programsızlık , işsizlik, mücadelesizlik bana göre değil. Kendi programımı kendim yapacağım bir iş isterim evet ama iş isterim, sonuç budur…
Herkese uyar uymaz, beni bağlamaz, ben kendimi bağlıyorum.

Naz ve biz…
Ağustos başı itibariyle 3,5 yıllık bakıcı macera(lar)ımız sona erdi.
Naz geçen seneki gibi full time okulda, anne-baba işte, 3 gün ev bakıcımız evde, akşam ise toparlaşmaca…
Babanın seyahatler yavaşladı, anneninkiler biraz arttı, biz 3’ümüz evde işbölümü yaptık derken, biz bir aile olduk.
Şimdi 4 yıl sonra şimdi mi oldunuz derseniz, tabi değil, ama full sorumluluklarıyla, çocuklu aile yeni olduk.
Biz hayatımızı kısıtlamamaya, Naz’ın rutini bir kenardan devam  ederken, ara ara gece gezmelerine, senede 1-2 tatillere gitmeye, uzuuun uykulara alışmıştık. İlgi ve sevgi ile bu söylediklerim başka şeyler, biz mutluyduk, Naz mutluydu… Bakıcılar değiştirdik, sürekli aile içi rotasyonlar yaptık, düzenler değiştirdik…  Ama ne oldu bilin bakalım; Naz büyüdü, sanki herşey masaldı, unutulmadı ama zorlukların bıraktığı izler hafifledi…
Artık onu emanet edeceğimiz kişilerde dil, eğitim, giyim-kuşam, sofra ve ev adabı...vs daha önemli olmaya başladı.
Abartıyor olabilirim ama bir kız çocuğu olarak hayata karşı hem görsel hem fikirsel bir duruşa daha çok ihtiyacı var yaşadığımız şartlarda.
Zaten değişen bakıcı düzenlerinden sonra evimizdeki yardımcılarımızın sadece bize yardım etmek için olduğunu , bizim 3’ümüzün bir aile olduğumuzu erken kavramıştı, kavramak zorunda kalmıştı. Yatılı bakıcısız bu düzende sanki o da daha uyumlu…  Çok istiyorum onun 4 yılına dair bir özet yazmak, belki de hemen, kimbilir…


Hayatımın en temel halleriyle 2011 böyleydi…

2012’den sağlık ve huzur herkes gibi en büyük dileğim tabi ki, ama bir de yaşanacakları kabullenecek, sindirecek ve en önemlisi sahiplenecek bir içgüdü ve inanç diliyorum.
Başkalarından bağımsız, içimle barışık, değişikliğin değişmez olduğunu kavrayabildiğim bir yıl olsun, geri zaten gelecektir, sizce???

26 Aralık 2011 Pazartesi

Tarihe gözlüklü bir not...

Tarihe not düşmeyi unutuyorduk bu aralar;

13 Aralık 2011 tarihi ile Naz gözlüklendi... Aslında dizindeki problem için hastaneye gittiğimizde, göz dr'u yüksek bir ölçüm alınca söylemişti ama bir göz kliniğine gitmeyi bekledik.
Bir gözü 1,25 diğeri 0,50 hipermetrop astigmat...
Üstelik sol gözünde oldukça büyük bir arpacık denilen kistik oluşum da vardı...
Korsan bantı ile daha tembel olan sol gözünü çalıştırıp, gözlük takacağız şimdilik...

3 yaşına dek TV izletmeyelim deiye kastık, sonuç bu, ben hala inanamıyorum...