7 Ocak 2014 Salı

Aylar sonra...

Bu blog benim ve aile tarihimiz için çok değerli bir arşiv ve kıyamıyorum kapatmaya. Ama öylesine durmasına da gönlüm razı gelmiyor.
2014 kararlarım yok . Bir gün de alışkanlıklarımın, karakterimin ve hayatımın değişmeyeceğinin farkındalığında 34 yaşını devirmeye bir elin parmakları kadar ay kalmış , 2 çocuk annesi bir kadın olarak, " bu sene düzenli yazacağım" demiyorum ama buraları da boş bırakmayacağım. Kızlarıma annelerinden hatıra olsun...
Derin belki alınacak, ilk aylarımı detaylı yazmamışsın diyerek. Mazaretim yok kızım ama nedenlerim çok.

Herşeyden önce ben enerjisi çok yüksek, içi içine sığmayan on parmağında on marifet bir kadın değilim. Ama on parmağımı da doldurmam gerekmişçesine süper kadınlık oynayan bir faniyim. Oynarken de kendi kendine motive olamadığı için manik depresif ruh halinin içinde dolanan, maalesef bunun acısını da çevreden çıkartmadan duramayan bir deliyim.

Bir karar verdik ve doğumdan eve döner dönmez babanızın kurduğu işimize ben de destek olacaktım ve 3. gün başladım ucundan tutmaya. Ama dedim ya, efektiflik konusunda sınıfta kalırım. Ne derdin var di mi lohusa lohusa bir stres daha eklemeye... Neyse yarımyamalak da olsa başladık ucundan. Ama ne ben tatmin oldum ne de baban...
Eeee bu sefer Naz kızım da diyor ki " sen işe gitmiyorsun şimdi, beni hep bırakır giderdin". Haklısın kızım, gidemedim. Derin 5 aylıkken sen 1. sınıf oldun. Akşamları evde olup karşılayayım, destek olayım istedim. Güya Derin'i emanet edecek doğmadan bir abla bulacaktık, ben de akşamlarımı sana ayıracaktım. Tahmin et ne oldu; olmadı... Geçici insanlarla bir şekilde idare ettik ama haklısın senin de tam yanında olamadım.

Elimden gelenlerden tatmin olmasam da bir şekilde hayatımı bir kenara koymadan herkese elimden geldiğince yetmeye çalıştım ve çalışacağım. Saçlarım süpürge değil, şirketimizi  başarıdan başarıya taşımadım henüz, çok becerikli bir anne de değilim ama en iyisini yapmaya kendi yeteneklerim dahilinde çalışan biriyim sadece...

Sonuç ???

Sonuç yok kızlarım. Ben anladım ki hayat sonuca yürüdüğün bir yol değil. Sonuç beklemeden yaşamak lazım... İçinde olup çemberin, güdüyorsan deveni varacağın bir son durak olmadan geçtiğin yollardan keyif alıp, bir daha o yollardan aynı sen olarak yürümeyeceğini bilmek, kendini de o yüzden çok bunaltmamak lazım.
Bunun farkında ama hala uygulayamayan anneniz olarak sadece kulağınıza küpe olsun istedim, belki siz uygularsınız çok daha erken .

Sizi seviyorum kızlar...

Ve Derin gelir...

Veeee nihayet Derin gelir....
Lohusalığımın  devirdiğim şu günlerde ben ancak fırsat bulup doğumu ve su 2 ayımızı yazmaya başlıyorum , bakalım ne zaman yayına girebilecek bu yazı.
Blogun isminin de değişme zamanı geldi sanırım. Artık 2 değil 3 bayan olarak evdeki cogunlugu ele geçirmiş bulunuyoruz ne de olsa. Hatta su ara egemenlik tamamen Derin'de olduğu için "elifvenazvederinden" uygun gibi geliyor.

Bir önceki geç yayına girmiş postta anlattığım gibi , hamileliğimin son 9-10 haftasını evde geçirdim. Doktor ve benzeri zaruri seyahatlerimi şehre ( malum bizim burası tam banliyö) Murat'ın nezaretinde gerçekleştirebildim. Malum kendisindeki evham yuzdesi biraz yüksek... 35. hafta düzenli yardımcıdan da olunca yerleşme, ev, hazırlıklar başa kaldı. Neyse ki çekirdek ailece üstesinden geldik hepsinin.

Doğum haftası sırayla aile fertleri de kervana katıldı. Ve 10 Mayıs Cuma sabahı , sabahın köründe ailecek hastaneye doğru yola çıktık. Zeynep, Derin ve Ece isimlerinden , sabah 06:30 hastane yolunda Derin galip geldi ve kendisini karşılamaya hazırdık.

Cehaletin cesareti var, ama bilerek sezaryene gitmek itiraf ediyorum tedirginlik vericiydi. Naz da yanımızda olduğundan güçlü durmakla beraber, içim içimi kemiriyordu tedirginlikten ameliyathaneye inerken. Annem, Naz ve Murat da asansördeydi , ameliyathane kapısında ayrıldık yine, ve ben tedirginliğimi bastırmak için tüm sevimliliğimle personelle geyiğe daldım. Varlık bey, anestezi uzmanımız, Naz'ın doğumunda da bizimleydi, sağolsun yine cok destek oldu kendimi toparlamamda.

2. cocugumuza şükür ki isteyerek sahip olduk ama hep içimde nasıl karşılayacağımı merak ediyordum. Sesini duyup da pembe pembe bana baktığında o ana kadar ettiğim tereddüt için kendime kızdım. Küçücük bedeninden çıkan kocaman sesiyle merhaba dedi hayata.
Odaya çıktığımızda hemen emzirmeye giriştik ama o kadar zayıf ve güçsüzdü ki yavrum 2. dk uyuyakalıyordu. Ayağının altını gıdıkla, çenesini kaşı derken onu emzirme hırsıyla ameliyat acısını unuttum, annemle 2 günü hastanede böyle atlattık ve sarılık... vs uğraşmadan evimize ulaştık.
İyi bir organizasyonla doğum kalabalığını minimuma indirdikten sonra uykusuzluk, emzirme, Naz'ı idare..vs bir hengame başladı ki ve bir kere daha 40'ı çıkmak kavramının doğruluğunu test ettik.

Aynı günlerde , Mayıs 15'te farkettik ki Naz'ın alttan sol dişi çıktı. Doğum telaşı esnasında meğerse yavrumun alttan dişi gelmiş eskisi düşmeden ama bizim ruhumuz bile duymamış, doktor kendi kendine düşer dedi, 27'sine dek sabrettik ve sonra çektik.

Bu arada geri kalmama telaşındaki Derin Hanım, ablasına kıyasla tam bir hafta sonra , 13. gün göbeğini düşürdü. Naz'ın göbek bağının hala mücevher kutumda olduğu düşünülürse sanırım Derin'inki de bir 6 yıl daha orada bekler.