17 Ekim 2008 Cuma

B.E.Ö: SONBAHAR

Montessori grubuna dahil olduktan sonra "Gökyüzü" ndeki acemi aktivitemizi saymazsak ki bunu paylaşamamıştık, bu sabah Naz'la ilk gerçek aktivitemizi yaptık canlı canlı... Spontan oldu Cuma gibi yoğun bir günün sabahında ... Dün Naz bir anda güzelleşen havayı fırsat bilip dışarı çıkmıştı zaten... Ağaç, yaprak...vs kelimelere alışmış dünden.
Bu sabah güzel havayı kaçırmak istemeyen ben götürdüm Naz'ı sabah gezmesine, hem de ormana, Florya Atatürk ormanına... Aslında çok başıboş köpek oluyor ama erken saatlerde spor yapanlar çok olduğu için rahatça gittik.
Önce arabasında turladı, ben de yürüyüş yaptım... Ne de olsa anne-bebek aktivitesi, kendime de hediye ettim bu aktiviteyi...Sonra elimden tutarak kuru yaprakların, kozalakların , çam iğnelerinin üstünde yürüdü... Çok sık olan ormandan çekindi sanırım, arabasının çevresinde kalmak istedi. Sonra yavaş yavaş kitaplarından tanıdığı ağaçlara dokundu, kozalak fırlattı, kuru ağaç parçacıklarıyla oynadı... Hepsini yaparken seslendirdik, o mırıl mırıl konuştu ben anlatırken kendi dilinde... Tabi işe gitmek için ayrılırken ormandan , ayrılmak istemediğini geri koşarak ifade etti. Yarın sabah hava yine izin verirse çekirdek aile ormandayız. Biraz yaprak toplayıp etkinliğe devam etmek niyetindeyiz... Blogda devamını haftasonu okuyabilirsiniz...
Montessori blogunda yazmadığım ayrıntı ise beni gördüğünde arabasına oturmayı reddeden canım kızım yine öyle yaptı, ayaklarıyla belime kilitlendi... Ve ben 1 km gibi bir mesafeyi 10 kilodan fazla Naz kucağımda, elimde bir kere daha aldığıma şükrettiğim baston arabamızı ittirerek eve döndüm... Kan ter içinde ve ofise iyice gecikmiş , ama hem kızıyla keyif hem de spor yapmış bir anne olarak güne başladım , ne de iyi yaptım ....
Seviyorum seni ben şımarık.....




Uyku ve biz...

13. ayımızı geride bıraktık ve kızım bu akşam uykuya dalarken bir süre önce açtığım ama tamamlayamadığım bu yazı aklıma geldi... Aşkısı dışarıda bu gece, ben de fırsat bu fırsat bitireyim şu yazıyı dedim...Ben bloglardan çok şey okudum uyku konusunda kızım doğmadan ve doğduğunda... Pratik anne sayesinde tanışmıştım hamileliliğimin son aylarında uyku sorunsalı ve ilgili linklerle. Öğrendim diyemeyeceğim çünkü kimsenin yöntem bir diğeri için doğru değil bence ama çok faydalandım... . Hem unutmayayım hem de belki bu bloga göz atanlar için faydalı olur dedim ...
Gerçekten çok derin ve her bebeğin şahsına özel bir konu uyku... Her ne kadar meleklerimize tapsak da uyumadıklarında, uyutamadığımızda insanın sinirlerini zorlayan hassas bir nokta... .
Herkesin ortak fikri zaten, bebeği gözlemlemek, anlamak, sürekli iletişim ve rutin asıl olan. ..
Bizde durm şöyleydi ve şöyle devam ediyor;
İlk 6 hafta gece gündüz farkını öğretmek için çaba sarfetmedim. Naz daha hastahanede ilk kucağıma aldığım andan itibaren emmeye meraklı bir bıdık olduğundan 2-3 saatte bir emziriyordum, tabi bu sütümün artmasına da yardım etti, tabi emzirme ayrı bir konu, fırsat olunca onu da yazarım... Geceleri daha uzun uyuyordu ama tabi özellikle gaz sancılarının başladığı dönemde sabahın 4'ünde uyanıp uyuyamadığımız çok oldu... 6-7 haftalıkken başlamıştık uyku düzeni oturtmaya... İlk adım gece gündüz farkının ayırımı. Her gece aynı saatte ışıkları kapayıp odamıza gidiyorduk. NAz 4. ayın sonuna kadar odamızda kendi sepetinde uyudu, sonrasında da odasına geçti. Hiçbir zaman yanımda, yanımızda yatmadı. Hem o istemedi hem biz alıştırmak istemedik. Şimdi yanımızda uyusun dediğimizde sıkılıp kalkıyor hep...
Aynı saatte odasına gittikten onra, hemen uyumasa da çok loş ışıkta onu sepetinde yatırıp sakinleştiriyordum. Ama benim şu sıralar iyice çığırtkan olan kızım tabi usulca yatmıyordu sepetinde o zamanlarda. Bazı geceler 1 saattten fazla bazen 15 dakikada uyuyordu. Tabi bu hep emdikten sonra oluyordu. 15.gününde yalnız bakmaya başladım Naz'a, öyle arzu ettik çekirdek aile olarak ama tabi emziren, kendine de bakması gereken birtaze ane olarak isyan bayrağını çektim e anneannem geldi bana bakmaya ki ben de Naz'a bakabileyim. Kadıncağız kapılara dayandı, minicik çocuğu odaya tıktım diye.. Bir haftanın sonunda uyku saatine itiraz etmemeye başladı ve ben de tebrikleri aldım :) Hala da en geç 8.30- 9 gibi uyuyor NAz, o saatler gelince istesek de uyanık tutmayız, mızmızlanır, sebepsiz bağırır, gözlerini ovalar ki bu Naz'ın uykusunu gösteren sinyalidir.
Gece ışık olmadığını, oyun oynanmayacağını, en sevimli haliyle şirinlik yapsa da annesinin ona sadece "hadi uyuyalım" diyeceğini anlayınca vazgeçiyorlar zaten.
Naz 6. ayın sonuna dek anne sütünden başka hiçbir besin almadı, ilk haftasında geçirdiği ağır sarılık nedeniyle foto-terapide bağırsak florasını değiştirmek için bir kaç defa verilen mama hariç... Dolayısıyla hep uyumadan önce emdi ve hala emiyor... Geceleri de uyanırdı emmek için, acıkırdı çünkü süt çok uzun süre tok tutmuyordu onu. 5. ay sonu kontrolunde ; ki o dönem 10 gün kadar geceleri uyanmadan uyuyordu ,kilo alımı yavaşlayınca uykusunda emzirmeye çalıştım dr tavsiyesiyle ek gıdalara geçmemek ve 6 ayı anne sütüyle bitirmek için ve Naz yine gece emmesine alıştı... HEr ne kadar 9.aydan sonra gece beslenmesine gerek yok dense de ben 1 yaş sonuna kadar geceleri uyandığında emzirdim en az bir kere...
Diş ya da hastalık gibi durumlar hariç 6.aydan sonra genelde sadece bir kere kalkardı. Bazen mıkırdansa da duymazdan gelir yataktan çıkmazdım ki benim çıkaracağım seslerle uykusu dağılmasın yine dalsın... Ama bazen de mıkırdanma uzun sürerse en sessiz halimle okşardım sırtını ki çoğu zaman uyanmadan bir kaç saat daha uyurdu... Yani bizde öyle mükemmele yakın bir durum yoktu, hala da yok..
Hala hep aynı saatte uyku rutinimize başlıyoruz, gün içindeki uyku düzeni akşam rutininizin ne kadar işe yarayacağından %100 etkili. Eğer gündüz yeterli uyku almadıysa akşam tam onu yatırmaya hazırlanacakken sızmış bir bebekle karşı karşıya kalabilinir ki, bu son derece uzun ve yorucu saatler demek. Önce gece uykularını düzenledik biz.... Saat 19:00 gibi akşam yemeği, yazın her gün -kışın gün aşırı banyo, sonrasında isterse muhallebi ( Naz armutlu gece tahıllarına hasta :)), diş fırçalama, kitap okuma ve emmek bizim rutinimiz... Bizim de zayıf noktamız bu... Sütü uyumadan önce içiyor ve genelde emdiğinde uykuya kalıyordu. Bir kaç ay öncesine kadar kendi isteği dışında çektiğimde çok ağlıyor ve sinirleniyordu,ben de uykuya ağlayarak dalmasını istemiyordum. Uyku saatinde evde olmadığımda biberonunu içip uykuya geçebiliyordu dolayısıyla , emerek uyuya kalmasının " alışkanlık" kategorisine girmediğine inandığmdan bununla da yavaş yavaş başa çıkabiliriz dedim ve oldu da... Yavaş yavaş şimdilerde tam dalmadan bırakıyorum emzirmeyi "şşşş"layarak yatağına koyup emziğini ve corabını veriyorum v o dalana kadar göremeyeceği noktada oturup bekliyorum... Naz emziğini sadece uyku öncesi alır, başka zaman istese de vermiyoruz zaten, böylece aklına gelmiyor bile istemek... Çorap ise takip edenler bilir, bizim sakinleşme aracımız... Sıkı sıkı tutar, çekiştirir ve eğer sağ elinde kapalı gözünün üstüne bastırdıysa çorabı 10 san içinde uyuya kalacak demektir :) İlk aylarda da rutinimiz bundan çok farklı değildi, yemeği banyo sonrası veriyorduk çünkü mideleri küçücük ve hassas oluyor ilk aylar, gaz ek gıda süreci derken, banyo öncesi dolu mide kötü sürprizler doğurabilir....
Gündüz uykuları ise ilk aylar itiraf etmeliyim pek düzen oturtamadığım bir konuydu. Ama genel kural hep aynı saatlerde uykuya yatması elbette. Biz 5.aya kadar gündüz uyku rutini oluşturamadık çünkü ben bir emzirme rutine de oturtmadım, ek gıda vermediğim için istediğinde emzirdim... Ta ki işe başlama arifesine kadar... Naz'ın bana sürprizi sütüm çok ve pompaladığım halde işe başlamama 15 gün kala keşfettiğim biberonu reddetmesi oldu. Evet neredeyse hiç kullanmamıştı ama bu tepkiyi de beklemiyordum... zor bir haftadan, benim ağlayıp 5 aylık bebeği nasıl besleyeceğiz diye ağlamalarımdan sonra fikrini değiştirdi de nihayat hem bu konu çözüldü hem de sü iznim süresince öğlenleri eve geleceğim için beslenme ve uyku saatleri oturttuk... Sabah 7 de uyanan Naz o günlerden beri de sabah 09:30 ve 14:30 olmak üzere 2 uyku yapıyor. Emmediği için gündüz uykuları öncesi , masaj, bacaklarını okşama, sıvazlama gibi ehlikeyf durumlar var. BAzen bir anda çabucak uykuya dalarken, bazen ters takla, zıplama, duvarla yatağı arasından eline ne geçerse fırlatmak.vs gibi sinir bozucu aktiviteler yapıyor ki bu zamanlarda "neden bu çocuğa sallanmayı öğretmedim" diye hayıflanıyroum...
Haftasonları ben evdeyken sabah uykusunu atlıyor ve öğle yemeği saati 13:30 gibi ufak çaplı bir krizden sonra sızıp normale dönüyoruz:) Çok ısrar ilişkimizi olumsuz etkiliyor , o kızıyor uyutmak istiyorum diye bense geriliyorum, bu yüzden bir kaç haftasonu odaya kapanıp sinir kriziin ucundan dönünce bıraktım artık ısrarı....
Bakıcımızın da benimle aynı rutinlere sadık ve çok disiplinli olması en büyük avantajımız oldu, çünkü tutarlılık çok önemli. Evdeki tüm bireylerin geliştirdiğiniz ya da geliştirmeye çalıştığınız yönteme saygı göstermesi lazım. Eğer o gün ben ya da eşim gecikecekse, Naz bizi beklemiyor, hep aynı saatte uykuya aynı şekilde hazırlanıyor ve uyuyor. Maalesef hala Naz'ı odasında bırakıp çıkamıyoruz uykuya dalması için, yani %100 kendi kendine uykuya dalamıyor, bir sonraki aşama bu olmalı. Ehlikeyf talepleri var...Eeğer uykusu geldiğinde yatağına koyduysak, hemen yüzüstü dönüyor , bazen kendi kendine poposunu sallıyor pışpışlar gibi :) Son zamanlarda pışpış, sıvazlama seansını kademeli azaltmaya başladık ki fayda ediyor gibi görünüyor. Çok hareketli bir bebek olduğu ve biz odadan çıkınca yatak kenarına uyku başına vurmuş şekilde tırmanıp zıpladığından, kendine zarar vermesinden korkuyorum ve dengeli bir yürüyüşe kavuşana dek odada yalnız bırakmayıp, usulce yanında beklemeye karar verdim, arada başını çevirip bizi görünce gülümseyip kaldığı yerden devam ediyor. Bahsedilen güven hissini biz böyle yaratabildik. Ağlatmak ya da odada yalnız bırakmak şu aşamada hiç bize göre değil...Hastalık ya da diş hariç, hala 1 kere sabah 4-5 arası uyanıyoruz. Su verip yine emzik+çorap ikilisiyle kısa sürede uykuya dönüyor... Ama tabi istisnalar kaideyi bozmaz, az önce mıkırdandı su+çorap ve emzikle şu an yine yatakta şükür...
Çok uzun oldu, ama ne zamandır niyetleniyordum yazmaya, iyi bir arşiv çalışması oldu 13 ayı özetleyen

15 Ekim 2008 Çarşamba

Amaçsız yazı...

Ne Naz'ı,yaptıklarını yapamadıklarını, ne de bizi anlatmak derdim...
Şu kısacık annelik hayatımda anladım ki , ne tek bir doğru ne de yanlış var. Her bebeğe her aileye doğru gelenler, bazen gelmese de olması gerekenler... Sorumluluk , bilinç ve buna uygun action'lar lazım. Ama bazen farkındalık yapılması gereken ya da istenenler için yeterli değil... Mazaret mi? Kendime soruyorum cidden... Hayır, değil bence...
Başarılı bir profesyonel hayatım var ve devam etmek istiyorum , bundan eminim... Evet kızımla ilgilenmek full time, bu da bir seçim ve bunu seçebileceğim halde seçmediğim için pişman değilim ve ileride de olmayacağım die umuyorum. Çünkü bu benim...
Ama bir yandan da kimsenin tam da benim istediğim gibi Naz'la ilgilenilmesi mümkün değil. Kontrol altında tutabildiğim ve emin olduğum bir şey varsa o da şu ki ; şefkat ve sevgiyle büyüyor. Sabah ilk uykusuna yatana kadar annesi evde olabiliyor- tabi ofis taşınıyor 15 güne kadar ve artık evden herkes gibi normal bir saatte çıkmama gerekecek-akşamları ise en az 2 saat onunla ve sadece onunla vakit geçiriyor... Bakıcısı düzgün Türkçe konuşamıyor ama yine de kitaplardan ona öğretiyor onunla öğreniyor ve en önemlisi Naz'a tapıyor... Elbette benim ona öğrettiğim ve yanımda olmam gibi değil, ama full time evde olduğumda Naz'la bu kadar bile net vakit geçiremiyorum.. Bu da çözülmesi gereken bir konuydu haftalardır. Değiştirelim..vs derken olmadı, Nazın gelişiminde geriliğe neden olacak bir durum mu emin değilim. Ama kalbimin sesini dinledim.
Naz hep 8de uyusun istiyorum ve bunu gerçekleştirmek için işten gelince bir an durmadan oyun, banyo, yemek... bunlara girişiyoruz rutin bozulmasın diye... İki kelama fırsat yok saat 9'dan önce, oysa kafa kazan gibi...
Haftasonları Naz'sız bir an geçsin istemiyorum. Evde olduğum sürece o da yanımda, ben ilgileniyorum. Aşkısı ilgileniyor...Dışarı çıkma planları hep onunla da yapılabilecekler üstüne... Onu bir de haftasonu bizsiz bırakmak istemiyorum ama bir yandan uyku ve yemek saatleri hiç değişmesin istiyorum. Ama bizim de arada teneffüse ihtiyacımız var aslında...
Naz hergün dışarı çıksın, sosyalleşsin hava alsın istiyorum ama evimiz site içinde değil, yakında yürüme mesafesinde park yok ve haftaiçi ben evde yokum... Havanın güzel olduğu ve arka bahçeye inebildiği günler hariç Naz genelde evde ve maalesef yakın aylarda arkadaşı yok. Buna çok üzülüyorum. Şimdi başlamaya çalıştığımız oyun grubumuzla buna bir çözüm yaratmayı umuyorum. Bizim ay grubumuzda anneler genelde hafta içi buluşuyor ya da karşıda... Yine çalıştığım için park, sosyalleşme, oyun grubu...vs de de kısıtlamalar var görüldüğü gibi... Şimdi buna yönelik çözümümüz bir siteye taşınmak olacak ama hangi semtte? Yine çözülmesi gereken bir soru daha...
Yemek yapıp , evimle ilgilenmek istiyorum. Aylardır el atmak istediğim çekmeceler, dolaplar... Ama enerji lazım, temellikten silkinmek lazım- istemek lazım... Ara ara geceleri bölünen uykularla erken saate ayılmadan başladığım gün, yoğun bir iş, sabah akşam Naz'a ,sadece Naz'a ayrılan vakit, akşam yemeği ,ve pili bitmiş bir ben... Böyle anlatınca acınası geliyor kulağa ama değil. Marina var sağolsun, sağ kolum...Aşkısı hala anlayışlı, hala yanımda... Şanslıyım, biliyorum...

Ama seçimlerini yaşarken bile insan ,vicdan muhasebesi bitmiyor. Farkında olup bazen değiştirmeye gücün yetmiyor ya da değiştirmek istemiyorum.... Bu da beni yoruyor...

Zaman zaman bunalsam da, bir arada olmak, sağlıklı ve mutlu olmak, sevmek, sevilmek ve o bir çift kocaman gözün ışıldaması gülerken dünyaya bedel ve şükretmek lazım... Biliyorum ama düşünmekten kendimi alamıyorum...

13 Ekim 2008 Pazartesi

Sesim geri gel...

Sesim bir türlü düzelmedi... Cızırtılı frekans arası radyolar gibiyim. Öksürürken ise bir türlü marşı basmayan motor sesi... Marina'nın sodalı sütü bir kaç saat fayda ediyor , gece oldu mu başlıyorum öksürmeye... Boynum şallı geziyorum... Naz'ın uykusunun hangi kısmına ( derin- hafif ) denk geldiğime göre Naz'ı uyandırma kapasitem de değişiyor... Önemsemedim, hata ettim. Grip değilim nasılsa, geçer viral akıntıdır dedim... Çakma doktorluğum tuttu, hatta ezbere bilip kullandığım şurupta da sorun yok , doğru yoldaymışım ama geçmedi işte ... Aşkısı dün gece 03:30 da Naz uyanmadığı halde biz ayakta olup mutfakta sıcak süt içmeye çalışınca isyan etti, sabah kolumdan tuttu doktora götürdü... KBB'ci pastil, nasal, boğaz sprey... vs dayadı , allahtan antibiyotik vermedi, zaten kullanmak istemediğim için gitmemiştim, bakalım fayda görecek miyim... Sesimi istiyorum, kızımla hırıldamadan konuşmak, favori şarkımız "mini mini bir kuş" u söylemek istiyorum...Daha da önemlisi kapıları kapatıp aman Naz uyanmasın diye kaçak kaçak öksürmek istemiyorum....

P.S : Son karar Marina geri geliyor, 28'inde gidecek 6 Kasım'da İstanbul'da olacak... Evet Naz'la uyumlarını bozamadım, başkasına güvenemedim, Türkçesi daha iyi olsa da ben evde yokum tüm gün acaba kızımla ilgilenir mi bilemedim... Naz bır bır konuşunca , Marina da biraz ilerletince dili ve geri gelmek isteyince, evde de vızır vızır çalışıp tüm yükümü alınca... İyi mi ettim kötü mü bilmiyorum ama içim huzurlu en azından emin ellerde bundan eminim, çünkü mutlu çok mutlu ...