4 Eylül 2008 Perşembe

İlacım benim...

Bugün farklı bir gün, tüm dünyaya düşmanım, tüm dünya da bana düşmanmış gibi hissediyorum... Kızgınım, ama içten içe yalnız hissetmek beni bitiren... Genele yayma eğilimim vardır böyle durumları, kara bulutlar hemen dağılmaz bir kere geldiler mi...
Sanki eskiden daha az olurdu, Naz'dan sonra daha da azalır ummuştum ama sanki beni test etmek istiyor hayat, kızım için yeterince sağlam durabilecek miyim , onun yanında hep umutlu ve mutlu olabilecek miyim herşeye rağmen diye... Onun yanında başarıyorum ama onsuz asla olmazdı biliyorum... Biliyorum geçecek unutacağım, çünkü unuturum detayları, hiç olmadık şeyler kazınır hafızama ama sevdiklerimin hatalarını unuturum... Ancak bu şekilde sevmeye devam edebiliyoruz , öyle değil mi? Yoksa hayat çekilmez olurdu sevdiklerine de kin beslesen...
Bu akşam eve geldiğimde banyodan sonra çıldırdı Naz, bir ağlama, çığlık... Neye uğradığımı şaşırdım, oysa ben ona koşmuştum günü bitirmeye yakın... Bana iyi gelecek olan oydu, geldi de ama anlam veremedim kaprisine... Hatta ilk defa bana o kadar kızdı ki üstüne ilacını döktüğü için değiştirdiğim de pijamasını- ısırdı omuzumu... Yavrumun 7. dişi yolda 8. dişi de patlamış... Ama bu değildi sebep sadece , biliyorum, hissttim, benim telaşım - ru halim den etkendi... Her zaman max. 15-20 dakika süren kitap- emme ve uyku rituelimiz 1.5 saat sürdü... Mızırdandı, ağladı , ayağa dikildi, kendini oradan oraya attı,ne kucakta durdu ne de emerken uyudu... Şaşırdım, üzüldüm- hatta utanıyorum ama sinirlendim ve kızdım ona... Ama sonra 1,5 saatin sonunda , kucağımda tek bir pozisyonda- sadece sarılarak , bacaklarını belime dolayıp kafasını göğsüme dayayarak uyuya kaldı... Ağladım, ağlanmaz mı...
Meğerse benim kızım büyümüş , annesine sarılıp teselli etmek istermiş... Sadece onun annesine bu gece ilaç olacağını bilirmiş...

3 Eylül 2008 Çarşamba

12. ayda Naz...

Sandalyeleri çekiyor, tünel yapıp bağıra bağıra altında geziniyor...
Muck muck, aslında daha çok muah muah opucuk atıyor,
Şekilli puzle'ına doğru attığı her şekilde kendini alkışlıyor, alkışlatıyor. Ben atınca da beni alkışlıyor,
Artık ellerini bırakıyor, örneğin ayakta iki topunu birbirine vurup sonra kontrollu bir şekilde çömeliyor, ama emekleme kolayına gidiyor,
Elinden tutunca yürüyor ama bağımsız ilk adıma cesaret edemedi henuz,
Halıların altını kaldırıp kaldırıp kontrol ediyor temiz mi diye :),
Kitaplara aşık, hikaye kitaplarını elinen düşürmüyor, sürekli dergilikten birşeyler çıkarıyor. Her çevirdiği yeni sayfa da alt çene yerleri süpürüyor, sesi çıkmadan "aaaa" yapıyor,
Oyuncaklarını "al, al" deyip paylaşıyor, teşekkür edip geri verince inatla üstüste vermeye devam ediyor ( paylaşımcı gönlü tok kuzu:)
Sinirlenince yükselen bir tonlamayla " aaah " diye kızıyor, ellerini de iki yanında sallıyor, biraz asabiik var genlerde :),
Mutlu olunca alkışlıyor,
Bir kaç farklı kartın arasından kedi ve köpeği seçip verebiliyor,
Pencerede , parkta her yerde kedilere hastayız " tısss tısss" yapıyor iki büklüm beni yere bırakın diyor, tam da benim gibi kedi fobisi olan birine göre :),
Anne, baba , dede, gel gel, hadiiii... en belirgin ve bilerek söylediği kelimeler,
İşaret parmağı bir ok gibi sürekli biryerleri ve nesneleri işaret ediyor, alt çene de eşlik ediyor duruma, bir de "ıh ııh" sesi elbette,
Sokakçıyız, bu akşamüstü biraz gezdirdim ve eve girmek istediğimde kıyamaet koptu, gönlü olana dek biraz daha bahçede kaldık :)
3 üste, 3 allta 6 dişimiz var- 6. yan alt kesici geçen haftaki korkunç hastalıkta çıktı,
İki eliyle yanaklarımızı avuçlarına alıp "aaaa" diyip öpmeye çalışıyor sevmek istediğinde,
Kollar hemen kucağına gitmek istediği insana uzanıveriyor düzlerinin üstünde...
iki dizinin üstünde kalkıp kafasını havaya dikiyor iki işaret parmağı havada :)
Lambalara, ışıklara ve gökyüzüne hayran iki eli havada , onlara şarkılar söylüyor,
Toplar her zamanki gibi favori oyuncağı, yuvarlıyor duruyor,
Aynaları seviyor, boy aynamız el izi boydan boya boyunun yettiği kadarıyla,
Ayakta banyo yapıyor, oturtmak ne mümkün. Mama sandalyesi ile de durum aynı, oturtana kadar binbir takla atıyoruz,
Puset gıcık bu aralar, doğumgünü pastasını sipariş vermek için giderken pastaneye dek kucağımda gitti geldi, anneannesi boş puset sürdü,
Maalesef yemek istemediğinde , ben kaşığı çekene dek uslu uslu bekleyip sonra püskürüyor, bu düzeltilmesi gerekenler kategorisinde bu listede yer alıyor, yanlış anlaılmasın, ufak cezalar başlayacak anlaşılan,
Büyük adam gibi konuşarak sakinleştirilebiliyor, pış pış, sallama , emzik..vs hak getire, büyüdü de adam oldu işte...

2 Eylül 2008 Salı

Bir zamanlar Elif...


Sözüm söz Ekim'cim... SObeni unutmuş değildim, ama gördüğün gibi scan edip koyamıyorum bloga bir türlü, beceriksizliğim ve scanner'ın da damarı tuttu... Geç oldu, güç de oldu ama idare edin işte...

1 yılı geride bıraktık, inanamıyorum...

Klişe değil mi!!!
Ama inanamamak gerçek....
Sanki Naz hiç yenidoğan olmadı, hiç uykusuz geceler geçirtmedi, gaz problemi olmadı, biberonu, memeyi reddetmedi... Ama oldu, hepsi oldu, hepsi geçmeyecek gibi geldi, kimi zaman ağlatacak kadar çaresiz bıraktı, ama kimi zaman değil her zaman bir mucize oldu...
Onunla hayat olağan ve doğaldı,çabuk kabullendik , postpartum depresyonu ya da loğusalığa vakit kalmadı, 5. günümüzde 48 saatten fazla hastahanede kaldık fototerapi için, 7.günde emerken kucağımda tıkandı kaldı,ilk haftalar aşkısı nefes alıyor mu diye başında bekledi, gece ile gündüzü ayırsın diye saatlerce karanlık odalarda bekledik, ilk aylar her emmesinde dakika tuttuk doydu mu diye hep endişelendik, her ay kontrolunde heyecanlandık, 7 aylıktı yataktan yuvarlandı ilk ve umarım son defa acile gittik ufak bir düşüş için, ilk tam tur dönmesini saatlerce kameraya aldık, emekliyor diye sevindik, Marina'yı evimize kabul ettiğimizde nasıl endişelendik, işe başlamama 15 gün kala biberon almayınca nasıl ağlayıp vicdan yaptım, 10. ayına dek her öğlen emzirmek için eve geldim, akşamları hep aynı saatte uykuya yatabilsin diye panikle koşuşturduk, hiç bir zaman saat 20:00dan sonra eve gelmedik o yanımızdaysa...
Daha bir sürü şey. Şimdi şu bir seneye baktığımda net hatırladığım tek şey ; onun iki gözünün içinde bulduğumuz ışık oldu mutluluk hep... O boncuk boncuk bakan Naz, yapabildiği ilk andan itibaren gülümseyen o siyah zeytin taneleri... Gerisi gelip geçiyor, zorluklar unutuluyor, geriye sadece mutlu anlar, beynimde her anaı kazılı olsa da fotoğraflara bakınca gülümseten o anlar kalıyor...
Hani doğumgününde tıkandım ya teşekkür ederken, yarım kaldı cümlem; dedim ki " doğumgününden değil dostları yanımızda görmekten duygulanmam"... Evet doğruydu, ailemiz ve dostlarımız bizimleydi, yedik içtik eğlendik :) Ama şimdi bunları yazıp hatırlarken şu ilk senemizi, bu sefer mutluluktan boğazımın düğümlenmesi...
Ve klişe ama gerçek ; inanılmayacak kadar hızlı geçen ama bir o kadar da her anı doya doya, sindirilerek yaşanmış bir yıl, bebeğimizin ilk yaşı... Şanstan da öte bir güzelliksin hayatımızda, iyi ki geldin, iyi ki bizimlesin yavrum...

Naz bebek tam 1 yaşında!!!

Click to play TESEKKURLER...
Create your own greeting - Powered by Smilebox
Make a Smilebox greeting


Nihayet kızımızın 1. doğumgününü kutladık.
Hem ailelerimiz hem de dostlarımızı bizi yalnız bırakmadı. Herşey sevdiklerinle güzel...
Detaylar akşama evden rapor edilecek...