20 Kasım 2008 Perşembe

Mektup...

Kızın ( kudurunca öyle oluyor ya, senin kızın :) kudurdu şekerim... Bu teşhisi de bu akşam koydum, teyit de edildi benzer dertten muzdarip daha tecrübeli bloglarca :) Biliyorum resim istiyorsun ama kuduruk hanımın resmi sadece mama sandalyesinde çekilebiliyor. Onun dışında kendileri sürekli mobil... Baktım çektiğim fotolara hepsinde ya yarısı var ya ensenden yakalamışım, ben basana kadar düğmeye, bizimki çoktan vınlamış. En son sıkıştırdım biraz kucakta, o çok güldüğü Çince olduğunu düşündüğümüz " gan gan gan" sesini çıkarınca kıkırdadı, komiklik yaptı, yaladı-yedi arası birşey ve bir şımardı bir şımardı ki sorma. Sonuçta bunlar var sedece elimizde... Marina isim taktı "ppırrrr kelebek kelebek" diye... Oda oda koşuyor, sonra bulduğu ilk yumuşak yere paaat diye kendini atıp soluklanıp devam... Yerde birşeyler oynamak için bile çömeliyor, ama popo yere değerse ayıp olur... Sabah 06:30 da çıktım Bursa feribotu için, hissetmiş gibi dikilmiş ayağa ben hazırlanırken, geldim hala sabahki enerji. Oyuncak falan hak getire, oyalamak, oyun kurmak ne mümkün. Televizyon açayım dedim, onu da bilmiyor ki 3 dakika bakıyor ben ona anlatırken, ama ayakta kendi seçtiği noktadan, tutmak kucağında ya da yanına oturtmak mümkün değil; popo kuralı var ya... SOnra vıınnnn terlik sesinden yetişiyorsun nerede olduğuna... En son sen gördüğünde köfte yemişti , hala onu yiyor. Deli oluyor köfteye, çeşitlendirmek lazım... O yemeyi öğrenirken çevresindeki bir kaç metrekarede bundan sebepleniyor tabi...


Elinde ıslak mendil ( nerede görse mutlaka içinen hemen bir kaç tana çekiliyor) duvar , masa silmeye başladı. "Masamı siliyorsun" sorularıma "mata tii" gibi tekrarlamalarla cevap veriyor dilli şey... Tavşan el kuklasını takıp o bana oun yapıyor. Espriyapıyor kendince, ben dil çıkarınca o da dudaklar önde burun çekilip çirkin oluyor... DÜn sabah yanıma alayım , yatakta oynarız dedim, yastığına vurup "babba babba" yaptı yine sonra da durmadı indi, hemen uçmaya baladı evin içinde, dokunuyor tabi. Sanırım sen eskisi kadar rahat, bense hiç bırakıp da seyahat edemeyeceğim böyle giderse...

Yani özet: Naz'lı hayat şahane, gerisi bahane... :*

17 Kasım 2008 Pazartesi

Naz halleri

Sevgili yine denizaşırı ... Akşam aldı eline bizimki sevgili ile sarılmış fotoyu eline " babba babba" dolandı durdu babası gittikten sonra... Buruldum tabi. Bir de bu sabah canımcım kardeşim Aslı, sitem edince "nerede fotoğrafları kızının" diye şart oldu bu kareler...



Süper hareketli haftasonundan da kareler var. Yoğun geçen bir haftadan sonra haftasonu gündüzleri ailecek, Cumartesi akşamı da sevgili ve dostlarla kudurduk...
Cumartesi sabah sevgili Music Together'ı kaçırdık... Evet geç kaldık, kaybolduk, haftalar öncesinden planladığım bu aktiviteyi kaçırmayı başardık :) Ama olsun dersin sonunda en azından Yapıncak ile tanıştık ve son dakika derse dahil olup şehir dışından bile katılmayı başaran azimli dostum Ozlemcim ve Kerem-Mehmet ile bir bardak kahve içmeye vakit bulduk. Tabi Naz ve Kerem'in izin verdiği kadarıyla. Naz'ın Kerem'in elindeki herşeyi kapmaya çalışması, en sonunda her yere burnunu sokup bir şeyler yürütürken düşmesi ve ağlaması, bundan korkan Kerem'ciğin de ağlamasıyla dışarıda kapalı ortamlarda bu aylarda bu kadar beraber sosyalleşmek yeter dedik:) Zıpır kızım herkesin gözünün içine bakarak tavlamayı şimdiden öğrendi... Bir baktım sevgili Naz'sız döndü, kendini dış bahçeye atan Naz'ın peşinden. Bizimki barista olmuş kahve makinesinin başında... Hediyesi de küçük boy kapta kahve çekirdekleri konularak yapılmış çıngırak... Güne yalnız devam ettik. Kocaman köfteler lüpledik, kitapçıdan Naz'ın seçtiği kitapları aldık.
Biz karşıya geçmeye çalışırken Hatice çoktan Ayaz'ı kapıp bizde bekliyordu... Bıraktık ufaklıkları uyumaya attık kendimizi Taksim'e , sokak çocuğu olduk. Asmalımescitte Çin yedik, dondurma kaçamağı yaptık, geceyi Litera'da sonlandırdık. Neyse sevgili tanıdık da kendimize yer bulduk. Ama geçmiş biraz bizden , itiraf ediyorum. 1 kadeh şarap,biraz balık, masa sohbetlik olmuşuz zamanının hızlı çifti... Geceyi dürümler, ıslak hamburgerlerle dolayısıyla da mide fesatıyla sonlandırdık...Gece bizde kalındı, spontan ama keyifli oldu. Sabah da başka cancan dostlarımız Ozlem- Cengiz- Yaman'daydık kahvaltıya. 1 sene olmuş evlerine gitmemişiz, şaka gibi. Daha dün bana kalsa... Birbirini cidden anlayan dostlarla araya zaman girse de dün gibi oluyor muhabbet... Lokum'la tanıştı Naz, ilk defa köpek sevdi doya doya. yanına çömelip " ayyy aayyy" diye onu sevmesi, sonra eli yalanınca " ıgggh" diye elini kendine çekmesi süperdi, çok güldük... Apar topar eve gelip sevgiliye 10 günlük seyahat valizini 25 dakikada hazırlayarak yine rekorumuzu kırdık ( yumurta kapı rekoru bizde çok) ve yine gittive biz yine kızımla başbaşayız...
O kadar yorgundu ki akşamüstü Babyfirst'teki jimnastik hareketlerini yaptıktan sonra annesi ile, banyodan sonra çabucak uyudu. Bundan istifade ona havuçlu kek yaptım, bayılıyor. Oturdum gecenin bir yarısı afiyetle sütle beraber ben de yedim Dizimax eşliğinde... İlk yalnız gece için kötü bir başlangıç değil mi? Tam da doğum kiloları gitmişken...