16 Haziran 2009 Salı

Cek cek, cak cak...

Kızımla başbaşayız yine, baba bu sefer de Sri Lanka'da... Sanırım gitmediği yer kalmayacak bu işin sonunda.

Bugün kardeş geliyor neyse ki yanımıza...

Haftaya biz de ona taşınacağız, en azından Naz...

Haftaya ev boyanacak, camlar değişecek, halılar , koltuklar yıkamaya gidecek, perdeler yıkanacak, mutfağa yeni perde yapılacak, antreye doap sipariş verilecek, gömme dolaba raflar takılacak, lavaboların silikonları yenilenecek, spotlar değişecek, kapılara stoper alınacak... cak cak, cek cek, bu da geçecek... MAdem taşınamadık yine, el mahkum başa gelen çekilecek...

15 Haziran 2009 Pazartesi

Biz bu haftasonu...

Biz bu haftasonu doya doya oyun grubu yaptık, Bir gün kesmedi iki gün hatta... Çocuklarımız odak noktasında olunca, aynı odağa sahip anneler, hatta babalar bile nasıl çabuk kaynaşabiliyormuş... 8 ay içinde çok yol katettik , ilk görüştürmeye başladığımızda aralarında ay farkı çok daha belirgindi. Bugün ise tam anlamıyla çete oldular... Sayelerinde bizler de dost olduk, empati kurduk, ailece görüşmeye başladık...
Cumartesi organizasyon annesi Sinem'in programıyla Bebek Parkı'ndaydık. Neslihan- Doruk , Devrim - Rüzgar'sızdık.




Anneler, tabi ki Sinem ve ben, Devrim ev taşıma telaşında, girişte Frozen Margarita ile güne merhaba dedik. Bizimle takıldıkça benim iddiama göre "bebek istemek" konusunda yeni bir perspektif geliştirecek olan Selma bize uymadı... Naz ve Mert cips yedi fırsattan istifade...

Naz heryerde olduğu gibi oturduğumuz minderlerde de duramadı, elimde tabak peşinde yemek yedirdim, ama yine de kaçtı gitti... Bir çocuk hiç mi arkasına bakmaz... Sinem ve Selma acıdı bana :) Neyse çaresiz öncü kuvvet çocuk parkına girdik, MErt de arkasından...





Sonra MOHINI'nin şenlik alanına zıpladık. Ama kelimenin tam anlamıyla... Kocaman çocukların arasında ezilmekten zor kurtardım Naz'ı... Mert daha temkinliydi her zamanki gibi, içine girmedi balon evin, ama Naz boyuna posuna aldırmadan bastı gitti, elbisemle iki büklüm onu çıkarmak bana düştü tabi...

Ardından legolar, oyuncak arabalar derken, bir miktar kandırmaca ve direnişle uzaklaştık alandan... Biraz dondurma , muhallebi molası, üstüne Lucca standından tezat porsiyonlu bir yemek ( bizim hanburgerler ne kadar büyükse levrek o kadar küçüktü :)) yedik... Mert uyudu deniz kenarında mışıl mışıl... Naz tabi yine cinocin... Ama arabasında uslu uslu oturdu, bebeğiyle oynadı, MErt'e ninni söyledi, ayaklarıyal oynadı, bizimle sohbet etti, nasılsa 2 saat bizimle sorunsuz vakit geçirdi... Teşekkürler kızım, çoooook teşekkürler...

Yerim ben bu koca ayakları :)

Pazar günü ise havuzlu, mangallı, salatalı ( kocam yaptı :)) bahçe keyfi yaptık Mert'in dedesinin bahçesinde... Buz gibi suyun içinde şenlerdi bizimkiler, kahkahalar attılar... Doruk bizimkileri yıkadı :)

Yüzme refleksleri kendini gösterdi, boylu boyunca uzandılar havuzun içine, costular... Ama tabi titremeye başladıklarında başta Naz olmak üzere olay çıkardılar. Neyse,binbir dil dökerek onları bahçeye yönlendirdik... Kova, kazma, kürek, çalıştılar, evin etrafını onlarca defa tavaf ettiler. Bizse bol bol yedik, içtik sohbet ettik... Sinemcim, tekrar teşekkürler...