18 Kasım 2011 Cuma

Kişisel çözümleme-1

Pek bir yazasım var, ama bölük pörçük beynimdekiler, toparlayamıyorum.

Dün dellenip evden alıp başımı çıkmışken ( tabi ki işe) bilgisayar çantam ve bir sürü ıvır zıvır elimde, asıl çantamı unuttum mesela.
Birini arayıp , “ ne diyecektim” tadında buluyorum kendimi.
Cümleye başlayıp  , başını sonunu kaybediyorum cümlenin lafın ortasına gelememişken..
Yetişemiyorum doğrudur, ama yeni bir durum değil ki bu??
Üstelik sabah kafamı yastıktan sıyıramıyor ve güne başlayamazken söylenmeye hakkım da yoktur, onu da biliyorum.
Ev işi, yemek,ütü…vs de üstümde değil, şükürler olsun, ama bir tabağı alıp bir yere koymak da külfet geliyor.
İşte keyfim yerimde, tamam sıkılıyorum ve yeni bir açılım diye sürünüyorum bir süredir heyecanlı bir işim olmasına rağmen , ama şımarmanın lüzümu yok onu da biliyorum. Dinlensem bir süre , 2 ay sonra çalışacağım diye zıplarım , ruhum müsait değil evde olmaya biliyorum, ama yine de gidesim var azıcık…
Canım bir kahve bir kitap evde olmak istiyor, sonra fink atıp mağaza gezmek , sonra bunlara fırsat bulunca yalnızım çoook diye ağlanıyorum… Sonra eş-dost sağolsun çok , sık görüşünce de ay çok bunaldım geliyor…
Naz’a delleniyorum, sesime hakim olamıyorum, sonra o uyuyunca onu özlüyorum, neden yaptım deyip, bugünler geri gelmeyecek oluyorum.
Dengesizim dengesiz…
Aileyi özlüyorum, sonra bir iki gün içinde gına geliyor, evim evim diyorum, ama eve gelince neden çok yakınn değiliz her anlamda diyorum….

Şükredebilen bir yapı olmakla beraber bu aralar tatminsizlik hastalığına yakalandım. Beni tanıyıp okuyanlar “ yeni değil ki “ diyecek J
Bu mükemmeliyetçilik herşeyden beter be blog, adamı yer bitirir… Beklentilerin de çevrendikeleri… En kötüsü de farkında olmak, ama derdine çare olamamak kendinin.
Aptal olsam, farkında olmasam da mutlu olsam?
Ya da farkındalığı çözüme çevirsem de mutlu olsam?
Yani mutlu olasım var da nasıl yapacağım onu düşünüyorum.