2 Nisan 2009 Perşembe

Bizden...

1 ay öyle detay detay anlatılmaz ki, sayfalar yetmez, hele benim gibi uzun uzun yazan birine hiç yetmez…
Özeti şu aslında, Naz’a yeni bir abla geldi. Maya ülkesine dönmek zorunda kaldı, 2-3 hafta öncesinden haber verdi neyse ki. O evdeyken yeni denemelerde bulunduğumuzdan Naz’a pek dokunmadı. İlk gelen Maya’nın tavsiyesi ile geldi, ama 3. gü göndermek durumunda kaldık. Önce Naz’ın hafiften gözü bere oldu, benimleyken de olabilir, koşturuyor deli gibi, ama bana haber verilmemesi ve eve gelince görmem, bunun üstüne sabah gönderelim, olmayacak derken, çocuğu sabah 5’de yataktan çıkarması sabah oldu, uyandı diye son damla oldu. İşe gitmedim elbette, kızımla kaldım. Geçen haftasonu başlayan ablayı gözümüz tuttu hepimizin, bakalım.
Aileden uzak ve çalışırken, bakıcılar kaçınılmaz , biliyorum, ama kabullenmek zaman alıyor. Bende de öyle oldu. Resmen 1 aydır ruh gibiydim. Üzerine işte yeni değişiklikler, başlangıçlar… Bir de aşkısını geçen haftasonu Çin’e gönderip böyle kalakalınca 2 haftalığına insan isyan edeb,iliyor yani… Annemler de gelmek konusunda naz yapınca, ben de “eeeeee” dedim hayata biraz.
Neyse aşkısı sağsalim ulaştı, uzun da olsa 1 hafta geçti sayıyorum. Çok özledik , kızım da ben de… Naz keyifli, anneannem geldi geçen Çarşamba gecesi o evde Naz’ın başında.
Bu sabah ise ne ruh halindeyim biliyor musunuz ; Şükürler olsun, iyi ki beraberiz, sağlıklıyız, işimiz gücümüz yolunda, bugünlerde beni yalnız bırakmayan dostlarım var, ve iyi ki bahar geldi. NE alaka demeyin, hayat sarpa sardığında gökyüzünde de ışık olmayınca depresiflik seviyesi artıyor azıcık…
Çalışmak ve evdeki duruma üzülmek dışında, biz neler mi yaptık;

Her haftasonu oyun grubumuzla görüştük; Son 3 haftadır not edemedim. Önce bizde, sonra Sinem’lerde serbest oyun denebilecek iki oyun gününden sonra geçen haftasonu organizasyonsuzluğumuzdan Mert ve Naz baş başa kaldı. Florya’da belediye tesislerinin olduğu parktaydık. Biz zaten sık gidiyoruz haftasonları, oyun grubu buluşmalarımız için de süper olduğunu denedik gördük. Acıkan minikler ve onalardan daha çok yorulan biz üstüne kendimize yemek ısmarladık. Mert arabada uyudu tabi ama benim cingöz öğleden sonra uykusunu da es geçip tüm gün aynı enerjiyle cıvıldadı …

Pazar günü ise evimizin hemen arkasındaki Atatürk Ormanı’na gittik kızımla. Kesin aşkısı gelir gelmez ilk Pazar sabahı kahvaltısını orada piknik yaparak yapacağız. Oyun grubumuz için de süper olur.

Bu haftasonu hariç önceki haftasonları Cumartesi akşamları dostlarla dışarıdaydık, Taksim’de yenilen, içilen dansedilen bir gece, geçen haftasonu Yeşilköy’de sakin bir akşam yemeği ( denemeyenlere ve yolu düşenlere Yeşilköy’de Paccino diyorumi kendi yapımları şarapları toprak testilerde ve kadehlerde ikram ediliyor, lezzetler 10), hafta içi Yelda’nın fırın sütlacı sayesinde daha da tatlanan ev sohbeti, evde biriken DVD’lerden izlemediğimzi AROG’u izleme denememizde karı- koca koltukta sızıp kalmak, son zamanlarda başta kocanın sardığı limonu yeşil çay demlemek, Naz’ın bitmeyen enerjisine yetişmeye çalışmak ( ayrı post yazılacakJ)

Bu sabahlık bizden bu kadar. Bu satırları işe giderken yazıyorum, ve blogumu yazmayı ve blog arkadaşlarımı okumayı ne kadar özlediğimi fark ediyorum. Bu sefer söz dostlar, tek tek ziyaret edip okuyacağım sizleri. 1 aylık biraz zorunlu biraz kişisel ( sorma gitsin, en tepede anlattıklarım alenen teşhir, ama ne yapayım paylaşalım ki dertler azalsın) ayrılık baharın gelişiyle bitti J