22 Mayıs 2009 Cuma

Naz'dan ...



Lego canavarı güne böyle başlıyor... Bu sabah fotoğraf çekildiğinde saat 07:40, kahvaltı bitmiş, ablasının giydirdiğiniz beğenmemiş, dün akşam anneannesinin sürprz paketinden çıkan T-shirt'lerden birini etiketiyle de olsa giymiş halde...
Bazen lego yerine , oyun hamuru olabiliyor.
Asıl komedi bu anlardan bir kaça dakika önceydi. Bizimki üstündekileri çıkarınca yerden topladı, popoyu kıvıra kıvıra çamaşır makinesine koştu, içine attı, kapağını kapatıp, düğmeyi ama doğru düğmeyi, çevirdi :)
Oldu bu çocuk, cidden BAşak oldu.
Oyuncaklar oynandıkça kalkıyor, yenileri öyle çıkıyor. Montessori'den okuduğum ama montessori ile tanışmadan yaptığımız minik oyuncak dolabını düzenli tutuyor...
Kitap dergi dostu... Elimize tutuşturup, poposunu bize dönüp , geri vitese takıp pat diye kucağımıza oturuyor. Bazen de o bize okuyor cümle cümle, ne dediği anlaşılmasa da pek, olsun okuyor işte... Tuvalate bile mutlka eline dergi kaptıktan sonra gidiyor, unutmamak için dergisini hazırladıktan sonra " çişşşşş" diyor ve koşuyor.
Üstüste yığdığı tahta blokları devrilince, ya da kazayla bir yere çarpınca her sakarlıktan sonra " ayyyy kih kihhh" efekti çıkıyor, küçük adam ya....
Mama sandalyesine yalnız yemek yiyecekse evet, ama biz de varsak normal sandalye tercihimiz.
"Hadi banyo yapalım" dendiyse, o saniye "bıcı bıcı " çığlıklarıyla banyoya koşulacak ve soyunulacak , yoksa vay halimize, canımıza okuyor...
Süt vazgeçilmez, ismi yasaklı evde, eğer duyasa yapışıyor buzdolabına " aç aç " diyerek... Bir dikişte bir biberon ....
Gece beslenmiyor, nadiren süt içiyor ama sürekli su içiyor... En az bir kere uyanıyor su içmek için ... Uykuya dalarken emziğe devam maalesef, 2 yaş yaklaşıyor bırakacağız ama nasıl bakalım...
Diş fırçalama ( ma) sorun... Alt dişlerdeki lekeler artıveriyor düzenli fıçalanmazsa. MEcburen kavga dövüş çenesini tutup ben fırçalıyorum...
Süreli pop kıvırıyor, şımarıklık yapmak istediğinde "annnnneeee" diye yırtınıyor ve her "efendim"e cevabı yine "ANNNEEEEEE" oluyor
Saklambaç favori oyunumuz...
Kendisi yamek yemeye bayılıyor, ben başından aşağı inen sıvıları izlemeye bayılmıyorum, ama katlanıyorum...
Bir süredir gece uykusuna ben yatırmıyordum, özellikle emzirmeyi bırakırken iyi oldu... Bu hafta ben uyuttuğum akşamlar bir kaç dakika sırtını sıvazladım, sonra "ssss" sesi eşliğinde yere uzandım, ve iki gece de ikimiz de uyuya kaldık :) Bebekken sırtüstü yatacağım diye direnirdi, şimdi sadece yüzüstü uyuyor küçük hanım, elinde çorapları baki tabi...
21. ay bitti bitiyor, ben inanamıyorum... Özlüyorum eski hallerini, artık çocuk oluyor , sanki kaçırmışım gibi geliyor oysa o kadar tutmaya , yakalamaya çalıştım ucundan... Bilmiyorum duygusallaşıyorum bu aralar... Aslında ne kadar fani şeyleer için ne kadar özel ve ömre bedel anlar kaçabiliyor, ama hayat bu , suçluluk duymak anlamsız biliyorum. Ama ben de insanım, zaaflarımla, keşkelerimle, özlemlerimle... Yani dengeyi tutturup hayata devam...

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Kaçtık geldik...

Gittik geldik Naz’sız ilk kaçamak tatilimize… Baş başa değildik, sezonu beraber açtığımız Yelda- Erhan ‘la beraber çıktık keşfe. Hatta Cumartesi sabahı dahi gedecğimiz lokasyon yeni belli olmuştu,Küçükkuyu-Assos…Ama geçen sene gitmek isteyip gidemediğimiz Kanara’da yer bulunca hemen zıpladık ve Cumartesi öğleden sonra Naz öğle uykusundayken yola çıktık. İçim cız etti etmez mi ? Ama neyse ki gördüm ki ne Naz ne de biz bağımlı değilmişiz , sadece bağlıymışız. Naz süper uyumluymuş, hiç aramamış bizi, huysuzluk etmemiş. Bunları duyunca başta buruldum birazcık, ama sonra tadına vardım, mutlu oldum…

Bol molalı, köfteli-piyazlı, Boğaz vapurlu yolculuktan sonra Kanara’ya neredeyse gece yarısı vardık… Ayhan Bey ve Semahat Hnm acayip hoşsohbet, kendinizi evinizde hissettiren insanlar. Bizi hiç oda, kayıt…vs ile yormayıp direk restaurant’a aldıla,r karnımızı doyurdular. Biz acaba akşam yemeklerini nerede yeriz diye düşünürken, ayağmızın altında körfezin denizini görüp çipuranın ve eniz börülcesinin lezzetine varınca, arayışlara son verdik. 22 oda , mükemmel bir bahçe, bir sürü evcil hayvan… Aslında tam Naz’lıktı, üstelik etraf çocuk kaynıyordu. Burnumun direği sızladı ama ilk gün hemen çevre turuna çıktık tabanlarımız ağrıyana kadar da gezdik… Adatepe köyü, Zeus Atları, Mıhlı şelale… Üstüne kurt gibi acıktığımız için mi yoksa Balkanlar’ın en iyi pidecine rastladığımız için mi bilmiyorum, bugüne dek yediğim en lezzetli pideyi hüplettik … Üstüne bir de Behramkale içini turladıktan sonra otelimize döndük… Akşam yemeğinde Bozcada şarabımızı eksik etmedik, tadına vardık… Ertesi gün yalnızdık , arkadaşlar döndü İstanbul’a… Ben azıcık güneşlendim uun bir kahvaltı sonrası ama lodos başlayıca hadi keşfe devam dedik, ayrıldık öğleden sonra. Yeşilyurt köyünü, gidip kalmak istediğim başka bir otel olan Erguvanlı ev’i ziyaret ettik… Sonra Gelibolu’ya geçip Güneyli’ye gittik, canımız çekmeyince bastık Erikli’ye gittik… Oteller kötü ama deniz –kumsal güzel, İstanbul’a bu kadar yakın olunca daha da güzel J Kasmadık kaldık bir gece… Ertesi sabah ise kızımızın özlemi çok ağır basınca geldik evimize… Uyuyordu, ama eve girmemizden 5 dak sonra “ anne geldi, baba geldi” diye uyandı minik kuzum J

Bugün uzun geçecek, ama çabuk bir hafta olacak neyse ki…Akşama kuzu dolma yapacağım ama bizim kuzuyla…