25 Aralık 2008 Perşembe

Naz- Marina birlikteliğinin yıldönümü

Marina grip gibi , bir geldim maske altında geziyor, Naz'dan kaçıyor, kovalamaca oynuyorlar, bayılıyor benim kızım hatuna... Naz uyudum numarası yapıp, ben uzaklaşınca " cee" yapıp gülme ve sinir arası bir yerde vazgeçip uykuya daldı da şöyle iki lokma yedim keyifle.
Ben Marina'ya ilaç veriyorum kendini toplasın diye az önce, bir baktım o gelmiş elinde battaniye yine salonda uyuyakalırsam üşümeyeyim diye...
Tamam 24 saat evinde bir yabancı zor çok zor, ama işimiz ve şartlar itibariyle bizim için doğrusu bu idi. Marina yarın itibariyle tam 1 yıldır bizimle... Alıştık, sevdik, aileden oldu, hep yanımızda... Her ailede olduğu gibi zor geçen günler de oldu ama yine de şükrediyorum kızımı değişik insanlara bırakmak zorunda kalmadığım, insaflı, olgun, ilgili ve şefkatli birini bulabildiğimiz için.
Nazar değmesin , maşallah, tüüü tüüü tüü.

Gönül nasıl fethedilir?

Anne her zamanki gibi Marina'nın kucağında kocaman bir gülümseme ile kapıda karşılanır. ( bkz 1) Arkamdan " daha şimdi geldin nereye" çığlığı basan Naz bırakılamaz, el ele banyoya gidilir eller yıkanmaya . Sonra başlanır azılmaya... Kovalamaca- saklambaç- çekmece boşaltma- gıdıklanma... Buraya kadar yemek saatine kadar standart. Ama dün...

"Çiçi bebek" alınır, göğsüne bastırır Naz... "nen nen" yapar sırtı sıvazlanıp yatağının parmaklıklarının arasından yatağa sokmaya çalışılır. Hemen Naz'ı ve kucağındaki oyuncak bebeğini kucaklar anne, yatağa koyar ikisini de. Aslında kendisi de girmek ister ama doğum sonrası kilolar verilmiş olsa da güvenemez kendine. Naz Çiçi'yi yatırır, pat pat vurur annesinin ona yaptığı masajı taklit ederek, bebeğin oyuncak emziğini vermeye çalışır, katlanmış duran battaniyeyi açar ve üstlerine örter, yüzüstü yanına yatar ninni söyleyerek...



Ya ben duygulanmayıp , kaptığım gibi nasıl içime sokmayayım bu kızı...
Dün bunun arkasından yemek, banyo rutini vardı. Bir gün yiyip bir gün yemediği harika sebze çorbasını yemekten saymayan Naz, ocağın üstündeki makarna ve köfteye " mama mama" çığlıkları attı, cool kızım açtı kitabını , somurttu, çorbaya bakmadı bile . Tavra bak sen... Ben yedim bir guzel çorbayı.
Banyoda ben jakuzinin oturma kısmında oturuyorum Naz'ı tutuyorum ( ya da çalışıyorum) ayakta, Marina'da onu yıkıyor.... Ama son 2 banyodur Naz da beni yıkıyor, tam izlemelik... Elini batırıp batırıp sabunlu suya bacağım, kolum yüzüm, saçım ...beni yıkıyor " annne anne" diye diye. O ıslanacak akşam akşam, ben kuru , ne biçim haksızlık tabi...
Daha güzel ve özel günlerimiz de olacak, ama her gün " en özeli ve güzeli" bugün dedirttiğin için teşekkürler canım kızım...
  1. Arabanın motoru durduğunda ve kapı zili (yani zırt pırt kapı çalan kapıcımıza çözüm en kısa ve kısık seste zil ama yine de fayda etmedi) çaldığında bizim cimcime kucağa zıplıyor. Tutunmak istiyor. Geçen gün kapıyı açtım zil sesini tanıttım, korkmasın diye... Beraber zile bastık, sesini dinledik ama bu seferde kapıyı kapatınca " neden efendim kısa sürdü oyun " diye kapris yaptı küçük hnm...

23 Aralık 2008 Salı

15,5. ayda Naz

    Daha önce yapmalıydım ama dr kontrolun Bayram nedenyle gecikmeli oldu, ben de eş zamanlı yazabildim kendime ve tarihe notlarımı. Artık başlı başına Naz'sın. Huyun suyun, alışkanlıkların aynı...
  • "Anne" kelimesinin her tonu, her vurgulamayla ( mahçup, sakin, özlem dolu, oyuna çağrı niteliğinde, sitemli hata kızgın ve genç kızlık günlerini bana şimdiden yaşatır havada) çıkıyor... Ama "babbba" gayet kibar, hep cilveli, hep aynı özenli tonda... Eee baba-kız aşkı, normaldir.
  • Dans etmek ve müzik vazgeçilmezin... DVD'ye koşarak gidip " aç aç" diyerek başlıyorsun ellerini sallamaya. 2 işaret parmağı havada ve dizlerin üstünde yaylanmaa ek olarak 2 haftadır yılan gibi kıvrılma suretiyle, omuzlarını figurlere dahil etme ve etrafında dönüp dengeyi kaybetme suretiyle enteresan bir doğu-batı sentezi çalışmasındasın. Annen de bayılır dans etmeye, çok eğleneceğiz çoook...
  • Özgürsün, bağımsızsın, korkusuzsun. Küçük cesur yüreğim... Sen istemezsen sarılamayız, istemezsen öpemeyiz, elinden tutamayız, kucağımıza alamayız. Bağımlı bir bebek değilsin, uyumlusun bu huyunu seviyorum.
  • Seni görenlerin de yorumu, bence zaten öyle; çoook pozitif ve güleçsin. BUgüne dek utanma dışında ( başını omuzuma gömersin) agresiflik ya da tepki verme görmedim 3. şahıslara, hatta fazla samimisin. Özellkle tüm çocuklar gidip sarılıyorsun, parkta bile. Canım kızımmmm...
  • Sürekli uçuyorsun, koşuyorsun. Marina'nın dediği gibi " küçük kelebek"sin
  • Kendince komiklik yapıp ( ceee, korkutma, saklambaç ve kovalamaca) bizi güldürünce, yapmacık kahkahalarla bizi taklit ediyorsun göbeğini tutup, 2 ye katlanıp.
  • Kapalı kapılara tahammülün yok. Ev içi, sokak kapısı farketmez tüm kollara itina ile asılınır.
  • Sokak kapısına gidip " aç aç" " dışa ( dışarı) diyorsun
  • Şampiyon deyince eller havaya... Dans değince iki işaret parmağı havada...
  • Neredeyse tüm cümlelerimizi anlar gibi davranıyorsun, ya zamanlaman iyi ya da cidden anlıyorsun. Herşeyi işaret edip " nerede" oununda beni hiç cevapsız bırakmıyorsun.
  • Kraker ve havuçlu kek yiyorsun, diğer atıştırmalıklarla işin yok. Su, süt ve rezene çayı dışında sıvı tüketmiyorsun...
  • Mama sandalyesine ya ekmek ya da krakerle kandırıp oturtabiliyoruz seni. Mutlaka yemek tabağına 2 kaşık konuyor, biri senin yemen için diğeri bizim yedirmemiz için.
  • Kullandığın kelime sayısı her gün artıyor ( anne, baba, teyte, mama, meme, dut (süt) , ver, al, gel, git ( bunları olumsuzlarını da kullanıyorsun), aç, attı, düttü, bitti, gitti, bak, mav mav ( kedi) hav hav (köpek) , cici( beğendiğin kıyafetlerin), baca ( bacak), nen nen ( uyku), otu ( otur) ,dede,çiçi(çicek), bitab ( kitap)... " Baba geldi" gibi cümleciklere de başladık. Bir tek " su " demee direniyorsa ve genzindne o utkunma sesisini çıkarıyorsun.
  • Mandalina kelimesi yasaklı kelime, der demez mutfak masasına saldırıyorsun. Yemek yerken mandalina istemek için yarım bırakıyorsun yemeği.Kapalı balkona saklar oldum mandalinaları
  • Koltuk minderine başını dayayıp seni gıdıklaman için gel, gel diyorsun. Karanlıktan korkmuyorsun, gidip odanın ışığı kapalı olsa bile saklanmaya çalışıyorsun.
  • Tüm çekmeceler nasipleniyor. Özellikle çorap ve body'lerinn durdukları, sürekli dağıtılıyor, evin her yerine taşınıyor...
  • Legoları sevdin son günlerde oturup 10-15 dakiak oynuyorsun. Başak burcusun ya, illa ikili legolar ikililerin, tekliler teklilere takılıyor ...
  • Salonda duran dergilerimiz en büyük oyuncağın, bıkıp usanmadan çeiriyorsun sayfaları. DVD kutularını ve dergileri evde taşıyıp duruyorsun.
  • Kakan konusunda tuvalet alışkanlığı sayesinde rahat ettik . Kakan gelince ıkınıyorsun, belli ediyorsun, tuvalet adaptörüne koşuyoruz beraber, tutamayıp beze az yapsan da tuvalete kadar sabretmeye çalışıyorsun. Zorlamadık, kendiliğindne oldu...Darısı çişine.
  • Vücudun hala alerjik. Kuruma, kaşıntı, arada kızarıklık. En kısa zamanda cildiye uzanına gidilecek.
  • Çay istesen pekmez çayı, kola desen pekmez çayı... Pek istemez oldun , hala ilaç gibi günde 1 kaşık devam.
  • Kavgacısın, istediğii almak için ağlamadan bır bır anlatma , olmadna hafif bir dırdır, ardından bağırma. Hepsi Naz'ca...
  • Arada sahte ağlamalar olmaya başladı, nasıl yapacağız da önüne geçeceğiz bakalım. Okumak lazım.
  • İlk defa oyun hamuru ile tanıştın çok sevdin. Ede yaptım, ilgilenmemiştim, en azından artık daha az yemeye çalışıyorsun...
  • Son kontolumuzde doktorunu bile dehşete düşürdün hareketliliğinle ve zıpırlığınla. Boyunu ölçebilmemiz 10 dakika aldı. Ağlamadan nasıl da kavga ettin, şaşırdı kaldı kadıncağız:) ğlan çcuğu gibi iki morluk var suratında zıpırlığının eser, nasıl oldu bilmiyoruz kendin oynarken yaptın galiba ve ağlamadığın için...
  • Korkusuzluğuna rağmen araba durup motor sesi bitince ya kucağa çıkma istiyorsun ya da elini tutmayı
  • Frank Sinatra dinlerken arabada ciddileşiyorsun, gülmüyorsun ve koltuğuna bile dokundurtmuyorsun.
  • Aliş, Çiçek ve AYşe'yi uyutuyorsun " neen nen" diye, emzik veriyorsun. Kendin de bazen elinde ne varsa havlu, t-shirt, yastık.. vs serip üstüne yatıveriyorsun...
  • Artık işe giderken anlatınca ne zaman gidip , geleceğimi ağlamıyorsun, her ne kadar başta dirensen de, hata bazen el salıyorsun ama Cumartesi Pazar biliyorsun evde olduğumu ve , bana yapışıyorsun.
  • Bazen kendiliğinden gelip sarılıyorsun, çoğu zaman izin vermezken , öpmeye çalışıyorsun " cici cici" diyerek, tüm ağırlığınla kendini kucağıma salıveriyorsun... En çok buna bayılıyorum... En çok da bu huyunu seviyorum...

Edit;

  • Ben de otorite falan kalamdı ama baban parmağı havada "hayır" deyince başını bana gömüyorsun, sonra sessizce parmağını ona sallıyorsun :)
  • Bazen kızınca mama sandalyesinde ne var ne yok aşağı atılıyor, o anlar sessizce bekliyorum inatlaşmak anlamsız, hep sen kazanıyorsun nasılsa, bari otoriteyi iyice yerde süründürmeyeyim di mi?