18 Aralık 2008 Perşembe

Mandalina, uyku, biz...

Favori meyvemiz mandalina son 3 aydır. Meyve suyu içiremediğimiz Naz beni yanılttı ve ilk andan itibaren sevdi mandalinayı. Önceleri hep suyunu meyve püresine katmıştık, son aylarda suyunu akıta akıta rezil bir şekilde yemeyi sever oldu. Evde kaçırıyoruz yemek saatleri önünden, genelde mutfak masasında durur bol tüketilsin diye ama, artık üstünü örtüyoruz, görünce " man man" onu işaret ediyor , öğününü yemek istemiyor. Ayıla bayıla yenen elma armutlar unutuldu. Varsa yoksa mandalina. Bazen öğünlerin üzerine de hüpletiyor... 2. favori muz, 3. üzüm... Ama yakında bunları da reddedebilir. Bir bir kabuğundan ayrılıyor, tanelenip veriyor bize, biz de yemesine yardımcı oluyoruz, ona kalsa tüm tüm yutacak çünkü. İlk aylar hızlı çıkan dişler hala 8 adet, azı dişi yok, her şey lop lop mideye. Tıkanmaya da müsait, her an tetikteyiz o yemek yerken su içerken... Çıksa şu dişler de biraz rahat nefes alsak...

Bu gece beraber sofra, yemek diye tutturmam, ardından sofra sonrası kaçınılmaz hale gelen banyo, biraz süt , biraz emme derken 21:0'i geçen uyku rutinimiz enteresan şekilde son buldu. Naz memede, kitapla, ninni, masaj ile sakinleşmeyip, oyun oynama durumuna devam ederse, ki bu yatağın her yanına dengesini bulamayan bir şekilde tırmanma zıplama şeklinde ortaya çıkar ( çalışan annenin en büyük derdi- bence tabi- çocuk anne gelince benim annemin tabiriyle sarı sakız gibi anneye yapışır, tuvalete göndermez, yanında ayırmaz- atar ister tekrar atar- kaldır der, kaldırırsın yere koy der, bitmeyen bir oyun talebine girer..vs bu böyle uzar gider ta ki vicdan ve anne otoritesini birbirinden ayırabilecek bilince ulaşan anne, ki bu bir saaten aşkın süre alır- ağırlığını koyana dek) Marina gelir ve ben odadan çıkarım. Ya Marina uyutur ve 2 dakika sürer, oynayacak kimse olmaynca uyumamanın ne anlamı var değil mi? Marina olmasa baba olacaktır yardıma çağrılan çünkü iş zıvanadan çıkmıştır, inatlaşmaya, kendimi ve Naz'ı sonu olmayan ve genelde kontrolu kaybetme noktasına getiren bir kısır döngü başalamıştır. Bu nadir olur, ama olur... Ne ben biyonik, ultra güçlü bir anneyim ne de Naz bunu bilinçli yapıyor ( aslında şüphelerim var Naz konusunda :)) Bu hiç kontrolu kaybetmiyorum demek değil elbette, ben de normal bir insanım yani...
Neyse, dün gece keşfettiğim yeni uygulama şöyle; zifiri karanlık da olsa, gece lambası, koridor ya da en yakın oda ışığı gibi tüm loş ışıkları kapatıp, yetmedi odanın kapısını da kapadım. Mutlak sessizlik, Naz da sustu. Elinde çorabı, ağzında uykuya geçiş demek olan emziği, bana sarıldı. Yatağına koydum, parmaklığa dayandı yine , hııhhh olmadı yine beceremeyeceğim bu ufaklığı uyutmayı dediğim anda sarıldık sessizce. Ve popoyu havaya dikme, amuda başlangıç, çorabı at, ver ... vs olmadan sere serpe uzandı, masajını yaptık, 10 dakikada uyumuştu. Ben muzaffer bir edayla çıktım odadan...
Normalde her gece evdeki tüm nüfusla, misafir varsa misafirle de vedalaşır Naz,çayını ya da sütünü içer, dişlerini parmak fırçası ile fırçalarım, öpülür , iyi geceler dilenir ona, o da el sallar kocaman gülümseyip. Bu gece dün geceye ek olarak kapıyı kapadıktan sonra , bana baktı kucağımda el salladı, ben de ikiletmedim hemen yatağına koydum, yine sarıldık parmaklıklarda ( ah o parmaklıklar belimin sebebidir)ve dünün yarı süresinde uyudu. Tamam saatin etkisi de var ama ben çok etkilendim, " büyüyor" dedim, sarılmayı , iyi geceler dilemeyi biliyor , anlıyor anlamlandırıyor hepsini benim için yeniden dedim, yine gözlerim doldu ... Ne olduysa bana pek bir duygulanıyorum bu aralar...
Uyuma, uyutma başarısı, kendi kendine uyuyan bebek... vs hırslarım yok. Elbette öğrenecek kendisi uykuya gitmeyi, gece uyandığında kendisi suyunu içip uyumayı, ama şu an bize ihtiyacı var. Uyanınca yardım istiyor, uyuyana kadarbiri yanında masaj yapsın istiyor , şu halimle bile ben de isterim :) İlerde bakıp niye yazdım ki ben bunları demem herhalde; sonuçta kendime not, Naz'ıma not... Büyüdüğünde nelerin bir anneyi heyecanlandırabildiğini hatırlayıp , kızıma anlatabilmem için not...

Yok ben kısa yazamıyorum, fırsatım olmuyor, üseniyorum, sonra bir bakıyorum dökülmüs pıtır pıtır klavyeden kelimeler.

17 Aralık 2008 Çarşamba

Sadece Naz raporu ...

Pazartesi zordu , kızımdan ayrılmak zordu, tatilden sonra işe dönmek zordu... Ama özlemişim de çalışmayı bir yandan. Ne biçim bir ruh halidir bu, kendimde miyim neyim?
Yazasım yok Naz'dan başka bir şeyler bu ara...
Güzel geçti tatilin son günleri...Cumartesi spontan arkadaş ziyareti , akşam bol film keyfi, Pazar süper bir havada parkte yürüyüş ve oyun, ardından beraber ilk pazar deneyimi... Tüm sebzeleri meyveleri kokladı, elledi, eline alıp bırakmadı :) Ama pazardaki çocukları görmek için sürekli beni itti durdu... Süper insan canlısı oldu. Bayılıyorum bu haline. Oysa o kadar sık dışarı çıkıp, çocuklarla bir araya gelemiyor, biraz yabami olacağını bile düşünür olmuştum.
İlk yaşın sonunda hafif ısırma ve vurma denemelerini, " hayır öyle sevilmez, böyle svilir; ciciii cicii" diye okşamalar dönüştürmüştüm bir süreçle... Şimdi sevdiği şeyleri okşama hareketiyle " ciciii cicii" yapıyor, parktaki çocuklar, arkadaşları, yeni elbiseleri dahil:) Parkta her çocuğun yanına gitti bıdır bıdır, okşamak istedi, kaçanlar ya da ona avurmak isteyenle roldu, gülümsemesi hiç kaybolmadı, peşlerinden koşmaya devam etti, sarılmak istedi...
Sıcakkanlı miniğim benim :)
Bir telefon sevdası gidiyor son haftalar da. Eline ne geçse ( corabı bile) telefon gibi kulağına dayayıp başlıyor çenesi iyice düştüğü için uzun uzun cümleler kurmaya... Çok konuşuyoruz önünde galiba telefonda ( maalesef) ama elden ne gelir. İş amaçlı telefon çok çalıyor, aileler uzakta...
" Ath ath" televizyonun başında. televizyon izlemek için değil,müzik cd'sini açmam için. " th" özellikle yazdım. İngilice'de "th" telafuuz eder gibi " aç" diyor- komik.
Kapıları da açıp kapama sevdası var bu aralar. Bulduğu , hangi delikten çıktığını bazen bilemediğim objeler evin içinde sürekli" Naz transit " ile seyahatte.
Pırr pır kelebek durumu devam, umurunda değil dünya bazen. Popoda kurtlar fıkır fıkır, hergün artıyor. Buna papağan durumu da eklendi, sürekli tekrar ediyor kelimeleri kendince... Cümleler kuruyor, soru soruyor ( vurgulamasından belli), hafif anarşist bir ruh hali var, şükür ki pozitif bir bebek, sürekli gülümseyen- bu yüzden agresif uçlara kaymıyor.

Herşeyden önemlisi çok özgür ruhlusun kızım. Bir yaşından sonrasını tarif edebileceğimiz tek ve özet sıfat bu, OZGUR. Böyle kal, törpülenme gereğinden fazla, e mi yavrum?