Burası iyice ağlama duvarına dönmeye başladı, ama düşününce
mantıklı bir sebebi var.
Her cephede savaş veren bir anne olarak, kendime zaten adını taktığım bir tanım var
blog yazışımla ilgili “ part time blogger”.
Full time blogger’lar, köşe yazarları, bile her gün yeni yazı
çıkaramazken benim full time çalışan ve anne olarak, part time bloggerlığım
ancak bu kadar olur, değil mi?
Bu iç rahatlatmadan sonra gelelim bizdeki son durumlara;
Naz birey oldu. Bugüne kadar değil miydi denirse, tabi ki
öyleydi. Uzun zamandır dediğim dedik çaldığım düdük, ama artık zırlama, ağlama
ile değil, gayet güzel kendini anlatarak bizimle tartışarak çalıyor
düdüğü. Mızmızlıkları ve her çocuk gibi
zaman zaman şımarıklık denemeleri mevcut, ama gitgide azalıyor. Bazen ağzımız
açık kalıyor ailecek, susuyoruz düşünüyoruz.
Bizi dinlemediğini düşündüğümüz anlarda en çok dinlediğini
unutursak hemen hatırlatıyor sağolsun…
Özgüven patlaması olarak çevremiz tarafından onansa da, her
keskin köşe zararlı olduğundan ufak törpülemelerimize devam ediyoruz.
2 haneli toplama işlemleri dahil olmak üzere matematikte
okulunun yönlendirmesiyle aktif olsa da, yine okulunun da salık verdiği şekilde
alfabe ve okuma/yazma çalışmalarından uzak duruyoruz.
0-3 yaş uzak tuttuğumuz TV ister istemez hayatında, ama
izlediği süre ve programlara karışarak yine de elimizden geleni yapıyoruz.
Son 1 aydır daha rahat ebeveyn mottosuna ayak uydurmaya
çalışsam da sürekli bitmeyen iç savaşım devam…
Kısacası Naz bizi büyüttü, biz onu, aslında hayat büyütüyor
hepimizi, sadece o yaşlarda atlamalar
daha uzun olduğu için dikkat çekici. Tabi ki bir mucize hayatın kendisi , biz
büyükler daha derinden bir şeyler öğreniyoruz, tabi bu eğer sorgulayan bir karakterseniz
böyle, yoksa vur patlasın çal oynasın, hayat güzel J
Yaş 30’u geçince bir sorgulama hali başlıyor. Mantık ağır
basan duygusal bir varlık olan bende yüreğimin ve beynimin sesi sürekli
birbirine karışıyor. Hiçbir zaman yaptım/istedim, oldu diyemedim, yine
diyemiyorum. Ama demek lazım sanki.
Kararlar almak daha kolaydı, bol keseden atmak da… Şükür
kavramı hayatımda yoktu su aralarda olduğu kadar. Belli belirsiz, tam tanımı bu
olmasa da bir tevekkül hali aldı beni.
Baktım , ölçtüm, biçtim, gördüm ki; karar vermeye çalışırken
zaman geçmiş, ben aynı sularda yüzmüşüm, çıkmış sahile dinlenmiş kurulanmış
yine dalmışım aynı sulara.
Taşıdığım her kimliği hakkıyla yerine getireyim derken,
bendeki ben’in hakkı geçmiş…
Vur patlasına geçiş yapamam ama en azından Naz’a , benim
kadar ciddiye almamasını anlatabilirim belki de
Yeni yaşımda beklentim kendimden sadece bu, bakalım
becerebilecek miyim?