1 Kasım 2011 Salı

Kendimize geldik...

Sevmiyordum son  aylarda uyanışımı, senin çoook erken şakıyan sesin bazen bana “ah be yavrum, 1 saat daha uyusaydık “ dedirtiyordu. Yataktan kalkmadan , yapılacaklar ya da yapmadığım ertelediklerimin listesi beynimde dönerken, biraz daha gömülüyordum yorganın altına.
Yaş oldu 31, yorgunluk var, yetememe hissi, endişeler, bazen tembellik aslında bıkmışlık…

Sonra 30 yılda giden canlara yenileri eklendi, 24 ü bir arada… Diyorsun ya “ Annecim, askerler düşmanlarla bizim için savaşıyor, değil mi?” Yutkunuyorum bunu duydukça. Andımızı öğrendin , marşlar söylüyorsun, Atatürk oratoryosu hazırlıyorsun… ben de yaptım hepsini, benim yaşıtlarımda… Sonra bir baktık, hayat savurdu kendi dertlerimizle bizi oradan oraya, bu esnada baktık menfaatçiler sardı çevremizi.
Din, dil , ırk, toprak, vatan, bölünmez, ama bir de kimlik var, eee ne oldu “ne mutlu Türk’üm diyene” ye, “Türkiyeli” artık medenileşmeliyiz, AB’ye uyum… diye kendi dertlerimizin içinde uyurken, uyutulurken yüzümüze tokat gibi çarptı kızım. Anladık aşağıda ne demek istediğini;

“Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! “

Daha bir “dur, ne olduk böyle, kimiz, neredeyiz, neler yapıyoruz biz yıllardır” diyemeden, bu gerçeği anaların gözyaşından rating çıkaran programlarda izleyip aynı gözyaşını döken analarken gerçeğe yaklaştık, birlikten güç doğdu, millet kendine geldi, aidiyetini ve birlikteliğini hatırladı.
Daha hazmedememişken sallandı 7,2… Hem öyle bir yer ki, yukarıdaki tartışmalarınn göbeğinde… Çıktı ırkçılar ama biraraya gelmiş millet daha bir kilitlendi , kocaman bir yürek oldu, beraber attı.
Kendime geldim kızım.
Şükür duydum;sabah beni sıcacık evimizde uyandırdığın için ve yataktan çıktığımda üşümediğimiz için , sen benden önce cırcır güne erken başlayacak kadar sağlıklı olduğun için,sabah mutfağa inip dolabın önünde ne yiyeceğimize beraber karar verebildiğimiz, hangi kıyafeti giyeceğimizi seçme şansımız olduğundan evde sabahları savaş çıktığı için; iyi bir okula gidebildiğin, başımız hep sıcak bir çatının altına girdiği ve akşamları önümüzde sıcak yemek olduğu, sıcacık banyomuzu yapabildiğimiz , to do list yapacak kadar çok şeye ulaşabildiğimiz için… Bunlar detay kuzum; nefes aldığımız ve beraber olduğumuz için….
Biliyorum, unutacağız unutturulacağız; ama biz hatırlamak için elimizden geleni yapacağız.
Son iki haftadır baban yokken kayda aldığın ve sürekli anlattığın gibi;
“çocukların evleri kırıldı, altında kaldılar” “Düşmanlarla savaşırken bizi korumak için öldüler”…

2 yorum:

Sitare dedi ki...

ne güzel ne içten yazmışsın.yazdıkça yazası geliyor hatta haykırası geliyor insanın.nerede nasıl duruduracağız bu kanı bilmiyorum ki.onca yazart çizer onca blogcu peş para etmiyor muyuz.boşa mı yazıyor bunca kalem.off.
ha bir de sen 30 ların başında yorgunum diyorsun ya ah bir de 35 olup 1,5 yaşında bir veledin ardına düşmeleri bilsen:(10 yaşındaki büyüğü hiç katmadım bile :)))

Elif dedi ki...

Ancak kalemimizle , bir de yuvamızın içinde savaşabiliyoruz Sitare, ama olsun hepimiz evimizdeki yavrularımıza doğru aktarsak o da bir kazanç, gurur duyuyorum herkesle bu anlamda. İçlenmemek elde mi? yazdıklarım ancak bir kısmı hissettiklerimin.

Yorgunluğa gelince, işte 2.yi yapmaktan korkmamın en önemli sebebini yazmışsın bile. Allah güç kuvvet versin :)