8 Aralık 2011 Perşembe

Farkındalık fark yaratır mı? 2

Attım biraz karamsarlığımı, ama vur patlasın çal oynasın değil ki hayat, elbette var tereddütler, sorular , ama geçen gün okuduğum 2 satır iyi geldi klişe de olsa: “Ya bugün son günü olsaydı hayatın?”
Eee tabi bu lafa sarılıp yaşasam, su an Naz’la ilk Uzakdoğu uçağına atlardık herhalde . Severim ben oraları, genelde de tatilleri orada geçirmeyi. O mutlu yürekler, azla yetinmeyi felsefe hatta din yapmış insanlar iyi geliyor ruhuma. Ya da Barcelona’ya beraber dil öğrenmeye, orada 1-2 ay yaşamaya…
Son Tayland selinde koca kişisi oralardaydı, yine yeniden,  o yüzden bolca televizyondan takipteydik . Adamın teki evinin çatısında balık tutup, kocaman gülümsemesiyle “ Yemeğimiz bol, daha ne olsun” tadında şükrediyordu. Diyeceğim şu ki;

Ders almak lazım hayattan. İlla ki yaşamayı beklemeye gerek yok ki adam olsak. Ama illa musibet nasihatten iyidir felsefesini güdüyoruz .
Okuyoruz blogları- kitapları- anneleri- kariyer sahiplerinin öykülerini- fantastik de olsa romanları-felsefe kitaplarını-klasikleri …
Ne öğrendin Elif ? Koca bir hiç var elimde… Kendime de başkalarına haksızlık etmek ne haddime; ama okuyoruz okuyoruz , sonra hepimiz yine aynı yollardan tökezleyerek geçiyoruz. Ama elbette bunda bizim anlamadığımız anlayamadığımız bir yüce amaç var bence de… Her yolda hepimizi farklı yerlerimize yaralar alıyoruz, farklı çıkarımlar yapıyoruz. Hepimiz kendimize göre şeyler öğreniyoruz. Yoksa tabi okudum okudum, hala da okuyorum , anlıyorum da şükürler olsun,, ama yine de DERS ALMIYORUM…

Herşeyi tam yapmak için yemek tarifi tadında okursan, bir p.k öğrenemezsin tabi. Amaç zaten okuyup aynısını gerçekleştirmek değil zaten ama bir de kucakta taşınan karpuz gerek sayısal gerek boyutsal boyunu aşmaya başladıysa, vay sana vayyy...

Hayatımın hep boyutunu hem içeriğini kontrol edemediğim şu günlerde, hıncımı neyse ki çocuğumdan uzaklaştırıp, onun bir çocuk olduğunu kabul edip ;

zamanında ve yeterli yemek yemese de
her akşam saat 19:0’Da değil 20:00 da yemeğe oturabilsek de
her gece saat 08:32’de değil de 9’u geçelerde uyusa da
bazen kafam kaldırmadığında televizyonu açsam da
sabah kahvaltısını yemeği reddetse ve ben yedirsem de,

 bunların dünyanın sonu olmadığını ve annelik karnesi diye bir şey  olmadığını anlatıyorum kendime…

4 yıldır kendi yatağında uyuyan çocuğun,  haftada 1-2 “yanıma uzan anne “ dediğinde beni özlediği için yaptığını,
Tam yatmışken su istediğinde, slında belki de gerçekten susadığını
Oyuna dalıp çişini küladuna damlattığında, cidden çok iyi vakit geçirdiğini
Yemek yemek istemiyorum çok yorgunum dediğinde, benim onunla ilgilenmemi istediğini
TV izlerken  beni görüp duymadığında, benim de günde yarım  saat hakkım olsa başka birşeyle ilgilenmeyeceğimi

Hatırlamaya çalışıyorum.

Evet control freak anneyim ben. Fazla okumuş, fazla idealist ve mükemmeliyetçi, herseyi kitabın göre yapmış çok da güzel sonuçlar elde etmiş , ama asıl güdülerini dinlemesi gerektiğini test etmiş öğrenmiş bir anne.

Kendime yönlendirdiğim hıncıma gelince…
O da geçecek hesaplaştıkça kendimle, ama artık farkındayım ki kendimle hesaplarım, kendimce fedakarlıklarım, bencilliklerim, egolarım..vs kimsenin sorunu değil.
Hele ki sadece çocuk olan çocuğumun…

Seni seviyorum kızım….

3 yorum:

Pinar Kaya dedi ki...

Kendimi buldum bazı cümlelerde. Yüreğine sağlık:)

Pinar Kaya dedi ki...

Kendimi buldum bazı cümlelerde. Yüreğine sağlık:)

Elif dedi ki...

hepimizin, hepimizin sabrına sağlık:)