6 Ekim 2008 Pazartesi

Bayram, tatil, yol, deniz,Sinatra...

Uzun bir yazı olacak şimdiden uyarıyorum, herşeyi bir çırpıda anlatma isteğim ve huyum yüzünden İstanbul'a Cumartesi akşamı dönmüş olsak da yazmayı bugüne erteledim.

Geçen hafta Cumartesi başlayan Bayram/ tatil yolculuğumuz yine Cumartesi akşam satlerinde sona erdi. Tatile gitmeyi seviyorum, dönmeyi hayır... Herkes gibi... Ama benim ek bir sebebim var valizleri boşaltıp yerleştirmekten nefet ediyorum. Çok güçlü bir kelime oldu biliyorum ama hislerimi bu ifade ediyor ancak... Bu eziyeti uzatmamak için o kadar yoldan sonra bir yandan Naz'ı yatırıp bir yandan tüm valizlerden çıkanları yerleştirdim. Kendime not: araba ile yola çıkmak, evde ne var yoksa tatile götürmeye neen değil, her gidişin bir de dönüşü olduğunu umutmamak lazım!

Neyse Cumartesi günü yoğun yağmur altında Ankara'da dayımlarda konaklamak üzere, tek kelimeyle dayanılmaz İstanbul trafiğinde yola çıktık... Tem'den 2 saat gibi bir sürede çıkıp tam oh demişken, İzmit'te de trafiğe takıldık. 5 saatlik Ankara yolu oldu 8 saat. Tabi Naz'ın uyku saatinde evde olmayı planlarken varış saat 22:00 oldu. Yeni araba koltuğuna alışan ve ilk saatleri sorunsuz atlatan kızım her normal bebek değil, insan gibi sıkıldı mıkırdandı ve imdadımıza Frank Sinatra yetişti. Huşu içinde yol aldık, kızım uykusu geldiğinde emziğini istemek suretiyle kendisine dokundurmadan, resmen elimizi iterek, Ankara'ya kadar kah uyanık kah uyur geldi...


Selen ve Ceren, kuzenlerim ama daha çok Naz'ın ablaları diyebilirim , Naz'ı kapıda karşıladılar ve tüm Bayram yanından ayrılmadılar... Hatta kura sonucu belirlediğimiz üzere Mersin'e yaptığımız ertesi günkü yolculuğu Aksaray'da değişim yapmak üzere bizim arabada Naz'ın yanında tamamladılar :) Yol boyu yine Sinatra yardımımıza koştu... Selen bir ara " yabancı hareketli" parçalar istediği için değişiklik yapmadık değil :)

Mersin'de bir evin içinde 3 çocuk ve 8 yetişkin olduğu için oldukça hareketli geçti Bayram doğrusu...

Hatta fazla demokrasiden komik anlar da yaşandı. Yağmura rağmen ilkgünün sonunda yazlığa gitmeye karar verildi ve herkse çantalarını topladı ve gidilince yenmezse ayıp olr kebaptan sonra gittiğimiz künefeci de yine oy birliği ile eve dönmeye karar verildi :) En çok şaşıran bizim Marina oldu. Bir akşam yemeğine tüm pılıprtılarını toplayıp gidiyor bunlar demiştir içinden :)

Neyse Bayram'ın 2. günü yazlık hayali gerçek oldu. Dedemin kabrine giden aşkısı, dayım ve anneannem bizi yazlıkta bıraktılar. Ben de kızımı denize soktum :) Naz emekleyip yürüyüp kendine defalarca denize attı hem de hiç korkmadan :) Hemen önünde denize girdiğimiz İzzet'İn Yeri'nde karidesleri hüpletti ilk defa tattığı halde ve geyikle çıkan "limon yer mi? " sorusuna limonu şapur şupur yiyerek cevap verdi kızım...

Oldu sonunda benim gibi Akdeniz'li oldu kızım, yaşasın!!!


Benim toka taktırmayan kızım Ceren'in tüm taçlarına hayran hayran taktı dolaştı... Bu arada bu kalabalıkta iki şeyi iyice pekiştirdi. Birincisi yürümek :) evet artık onalarca adım atıyor her ne kadar emeklemek hala kolayına gelse de ve deneyi kaybedip pat pat yere otursa da... İkincisi de bağırmak :) istemediği şeylere bir güzel kızıyor, tepki gösteriyor... Kalabalıkta gözü açıldı benim sakin kızımın, içindeki canavar uyandı diyebilirim...
Dönüşte yine Ankara konaklamalı bir yol izledik. Kendimize bir iyilik yapıp Sapanca'da alabalık yedik ( Yayla Alabalık'ı yine tek geçiyorum- şiddetle tavsiye ederim)... Kızım hafiften başlayan grip nedeniyle iştahsızdı ama benim yediklerim ona da yarar değil mi?

Harem'den feribotla geçtik Avrupa Yakasına mükemmel bir manzara eşliğinde... İStanbul girişinde E-5'te yürüyen yayaları, sinyalsiz araçlar ile bizi karşılayn İstanbul neyse ki bize biraz kendini affettirdi... Zaten bunlar da olmasa hiç çekilmez bu şehir...


4 yorum:

İLKAY dedi ki...

Merhabalar: offf ne zor 8 saat bir bebekle yolda bizde kızım küçükken bir bayram trafiğinde 8 saat harcamıştıkda sinirden kudurmuştum yere ayak bastığımda elim ayağım titriyordu. Çünkü yolda tuvaletlerin önünde bile 20 kişi sıra bekliyordu düşün gişeleri. Ama bebek küçükken valiz ve eşya sayısı fazla oluyor büyüyünce azalıyor en azından bizde öyle oldu. Hoşgelmişsiniz. Ne güzel gezmiş gelmişsiniz.
Sevgiler

Elif dedi ki...

darısı başımıza... Zaten arabası sığmaz diye baston bir araba aldık ona rağmen yatağı, eşyası, oyuncağı derken...
Ama güzel gezdik cidden , değdi...
Sevgiler

Esin dedi ki...

Hoşgeldiniz.
Yaşadıklarınızı çok ii anlıyorm çok da uzak olmayan kıyı köye giderken ve dönerken ki trafik bile bizim sinirlerimizi harap etmişti...Ama bu şehir böyle işte...Her gülün dikeni vardır :)

Elif dedi ki...

aynen öyle Esincim... bir dahaki sefere herkes uyurken çıkacağım yola :)