23 Kasım 2008 Pazar

Bir haftasonu daha bitti...

Hafta içi kızımla dolu dolu geçirsek de akşamları haftasonları bir başka... Cumartesi sabahları benim evde olmamla başlayan mutluluğu Pazar akşamına doğru anneden ayrılamama, hatta annenin odadan çıkmasına bile tahammül edememeye dönüşse de beraber geçirmediğimiz anların telafisi oluyor.
Cuma akşamı küçüklük kıyafetlerini ( şimdi koca kız oldu yaaa) ayırdık beraber ve hissetiklerim başka bir yazı konusu o yüzden aktivitelere ve fotoları not alalım şimdi...
Bu hafta için nihayet ofisin tamamı taşındı. Hafta ortası günübirlik Bursa derken pili bitmiş ben, Cuma günü sağolsun Sinem'in oyun grubunu organize etmesiyle haftasonuna hevesle başladım...
Sabah herzamanki gibi erken bir kahvaltı , Naz'ın ilk uykuya yatmayı reddetmesi ama Mert'lere giderken yolda kestirmesiyle başladı. Bu sefer saat 11:00 de buluştuk ve snaırım bu herkes için daha iyi oldu.Araya 3 hafta girmiş olmasına rağmen Naz hiç yabacılık çekmedi Mert'lerde. Ev tanıdık, Mert tanıdık tabi :) Hemen Mert'in oyun çılgınlığını destekleyen odasına daldılar. Ülkü ve Slein bebekle tanıştık, çok sevdik. Önce top dolu yatakta debelenip ardından oyun hamurlarıyla biraz aktivite yaptılar. Mert ve özellikle Selin tecrübeliydi, Naz ise pek ilgilenmedi ilk defa tanıştığı için yemeye çalışmak dışında... Ardından bir süre serbest oyuncaklarla oynayıp, Sinem'in yaptığı köpük balonlar eşliğinde dans edip, orgun başında bir süre Selin'in şarkılarına eşlik ettiler. Kısa sürede olsa boya kalemleri ile çizim yaptılar kendilerince. Naz boya kalemlerini eline toplayıp kaçsa da...Mert bize Babysymphony'de öğrendiği "Row your boat" şarkısını aktiviteli olarak sergiledi... Beraber salona kurulan masada harika bir kek ve portakal suyu hüplettiler. Naz bu sefer masada daha uzun kaldı ama Selin ve Mert sofra adabında elbete daha başarılılar. Onlar yine bir süre serbest zaman geçirirken biz de birer fincan kahveye fırsat bulduk, her ne kadar sayelerinde soğutsak da :) Uykular gelmeye başlayıp mızıldanmalar başlayınca vedalaşıp haftaya sözleşerek ayrıldık.


Ben Capacity'de ufak bir değişimi hallederim Ataköy'den ne kadar mesafe, hem Naz'da elimden tutar yürür diyerek kendimi zorunlu bir ağırlık taşıma egzersizine soktuğumu geç farkettim tabi. Hanımefendi, montlarımız ve koca bir çanta kucakta, bu arada değiştirilecek terlikler elde, yenilerimne bakma, cüzdanı çıkarma..vs gibi bir çok şeyi aynı anda yaparak akrobaside de başarılı olbileceğimi kendime kanıtladım ve dersimi bir güzel aldım. Tabi Naz bana çektirdiği eziyetten yorulmuş olacak ki takside sızdı, o halimle eve çıkana dek ve hatta sonrasında uyanmadı. Böylece haftasonları anne evdeyken rutinin bozulma rutini de değişmemiş oldu. Günün geri kalanı korkunç fıtıtna sayesinde evde noktalandı. Hatta havadan mıdır nedir bende bir gerginlik, Naz mızmız, Marina'da alınganlık derken bir posta herkesin birbirine girmesi sonrası Naz'ın emerken sızmasıyla herşey tatlıya bağlandı da herkes kabuğuna çekildi :) Ben de " hadi kalk yatağa gidelim" dien kimse olmadığından bir güzel bizim devlere layık oturmaktan çok gömülüp uyumak için dizayn edilmiş 3 metrelik kanepemizde serilip televizyonda amaçsız zaplayarak mışıl mışıl uyudum.
Bu sabah tabi mesai yine 07:00 :)08:00'da kahvaltımız bitmişti bile. Naz Hanım yine uyumayı reddetti, hadi dedim belki de tek uykuya düşme vaktidir, ne güzel ( pozitif olacağım ya dün akşamdan vicdan var)Hanımefendi meyve sonrası 2 gündür yapamadığı kakayı yapınca ( bu arada son 1 aydır oturağa oturuyor- arada kazalar olmuyor değil tabi ama genelde belli ediyor ve biz de götürüyoruz kaka için, çişini de belli ediyor yaarken ama öncesinde değil, ben de yavaştan alıyorum) meyvesini de yemiş olunca yatağını istedi ve 5 dakikada uyudu...
Bu arada nedir bu mandalina sevdası, inanılabilir gibi değil. En sevdiği üzümü bile canı istese de, alışkanlıktan mıdır nedir, o ünlü kafayı sallama hareketiyel savuşturan Naz mandalina bitince bağırıp masanın üstündeki mandalina dolu sepeti işaret ediyor. Yani bu akşam yemeğini bitirmeyip mandalina yiyince 1,5 adet en sonunda çareyi sepeti yok etmekte bulduk, artık siz anlayın...
Neyse efendim, aldık kızımı Marina'yla gittik bir balık lokantasında afiyetle karnımızı doyurduk. Naz ilk defa balık çorbası içti, bayıldı ama çinekop için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Sonrasında bir alışveriş turu attık, tabi öğleden sonra uyumayan Naz Hnm cıngar koparınca eve attık kendimizi ve absürd bir saat olan 19:00da uyudu yarım saat de olaysız ir akşam yemeği ve banyo yapabildi. Şimdi mışıl mışıl... Bana çekmiş su delisi, uyanıp uyanıp su içiyor, kalkar geceyarısından sonra...



Yarın sabah şoför saat 07:30 da alacak beni, Maslak'a gidiyoruz ya... 7 yıldır aynı bölgede çalışltım, hep evimden 15 dakika mesafede. Mesai saati kavramım olmadı, lap top'umun ve cep telefonumun olduğu her yerde çalışırım ben, sabah geç giderim ama işim bitince çıkarım. Erken gidip erken çıktıysam Naz uyuduktan sonra hallederim kalanını... işim öyle bir iş ya da işti. Ama şimdi uzağa gitmem gerekli ve dediklerine göre eve normal bir sürede gelebilmem için satt 17:30 da arabanın tekerleri dönmeliymiş ... Bu yüzden de erken gitmek gerek, bakalım nasıl olacak? YEtmezmiş gibi yerleşmeyi bekleyen ofise sabahtan müşteri geliyor...

P.S: Buyurun sevgili, işte size haftasonu raporu :) Gel de artık ben de mızıklanabileyim. Böyle kendi kendine düşün, yarat , çöz sıkıcı...

3 yorum:

KEO dedi ki...

Aaa Elif'ciğim Ceren de ilk defa geçen hafta balık çorbası içti, beğendi ama zaten sebze çorbası havasında olduğundan balıkları pek farketmedi:)Izgara palamutu ise sevmedii!Alıştırmak lazım ben balık köftesi yapmayı deniycem bakalım:)

Primarima dedi ki...

DEMEK ARTIK LAZIMLIĞA OTURMALAR BAŞLADI KAZALARI GÖRMEZDEN GELİCEZ, BİRAZ ZOR OLUYOR AMA OLSUN :)Balık çorbasına gelince biz çok dertliyiz bu konuda Rima balığı ağzına sürmüyor ne çorba ne ızgara ne kızartma hiç bir şeklini hiç bir çeşidini :(

Esin dedi ki...

Nazın balık çorbasını sevmesi süper,bu şekilde balığı yedirirsin.Ömer balığı allahtan seviyor-maşallah diyimde nazar değdirmim oğluma-Ben her ihtimale karşın doktorumuza sormuştum ,balık sevmeyen çocuklara balık yağına bu zamanlardada başlanabiliyormuş.Umarım hep severlerde balık yağını vermek zorunda kalmayız....