4 Ağustos 2008 Pazartesi

Neye niyet neye kısmet...

Dün sabah erkenden kızışa kahvaltısını yaptırdık, oyuncaklarımızı, bahçe havlumuzu, oyuncaklarımızı... vs toplandık arabamıza indik sabahın köründe. Sapanca'ya yetişeceğiz arkadaşlara brunch için...Bu arada aşkısı cüzdanını arıyor evin içinde, her zaman ki gibi torpido gözünde kilitli kalmıştır, paniğe gerek yok diyerek indik arabamıza... Ama cüzdan yok ortalarda. Cumartesi akşamüstü en son alışveriş yapmışız kredi kartıyla, hemen bankalara telefon..vs, yok bir hareket. Tabi iptal ettrdik ama bir yandan da evde bir yerlerde olacağına inancımızı kaybetmedik. Ara tara yok, artık saat 12:00'ye doğru durumu kabullendik.
Çözümsüz değil durum ama iki şey içime battı...
Biri küçük kızımın her gezmeye çıktığında parlayan gözlerinin ışıltısı ve sonrasında eve çıkarken ki hali.. Çok küçük ama sanki anladı bizim de üzüldüğümüzü , ortalığı yıkmasını beklerken eve girince indi ana kucağından , hanım hanım oturdu 15 saniye gözlerimin içine baktı baktı gülümsedi, her heyecanlandığında çıkardığı o çığlık/iç çekme sesini çıkarıp koştura koştura odasına emekledi...
Diğeri de aşkısının hayalkırıklığı; kardeşiyle çekilmiş siyah beyaz, yırtık pırtık ama o tek fotoğrafın da cüzdanla kaybolması...
Aşkısı yarın seyahate çıkıyor yurtdışına, Naz'ı onu gönderdikten sonra parka götürüp durumu telafi edeceğim iş çıkışı ama o fotoğrafı geri getiremeyiz ki... Belki de aklına bile gelmiyordu hergün o fotoğrafa bakmak ama şimdi gidince çok içine battı çooook...
Benim için de kötü bir sürpriz oldu tabi, kızımla çimlerde yuvarlanacaktık. 3'ümüz üstüste istiflenip şekerleyecektik... Olsun aşkısı 13'ünde yanımızda olacak . O haftasonu istikamet belli şimdiden...

Hiç yorum yok: